YUSUF HAYALOĞLU HAYATI
Yusuf Hayaloğlu 1953 yılında Ovacık'ta doğdu. Parasız yatılı sınavında Türkiye ikincisi oldu ve Haydarpaşa Lisesi'nde yatılı okudu. Bir kısmı Elâzığ’da geçen lise eğitiminden sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimine başladı. Bir yandan da Cağaloğlu matbaalarına grafik işleri ve bijuteri atölyelerine takı ve aksesuar modelleri yapıyordu. 1972 yılında üniversite eğitimine ara vererek evlendi. Askerliğini Bornova, Burdur ve Konya 2. Ordu Karargahı'nda ressam olarak yaptıktan sonra Elazığ’da ulusal bir gazetede muhabirlik yaptı.
İstanbul’a geri döndü. Yılmaz Güney ile tanışıp Güney Filmcilik’te çalışmaya başladı. Üç yıl boyunca burada senaryo, öykü, roman, afiş, poster ve kartpostal hazırlanmasında görev aldı. Güney dergisiyle yolculuğu sürerken gelen 12 Eylül sürecinde o da geçti Nizamiye kapılarından. Çıktığında Cağaloğlu'nda açtığı atölyesinde matbaa ve yayınevlerine resim-grafik işleri yapmaya devam etti.
Kız kardeşi Gülten'in 1986 yılında Ahmet Kaya ile evlenmesi hayatında yeni bir dönüm noktası oldu. Ahmet Kaya'nın onun yıllardır karaladığı ve bir kenara koyduğu şiirlerle tanışmasıyla aralarında 13 yıl sürecek bir üretim ortaklığı başladı. Bu süreçte “Yorgun Demokrat”, “Adı Bahtiyar”, “Ayrılık Hediyesi”, “Hani Benim Gençliğim”, “Başım Belada” gibi pek çok esere imza atarak bir döneme damga vurdular. Hayaloğlu ayrıca “Dağlarda Kar Olsaydım”, “Nankör Kedi”, “Sen Ağlama Yar” gibi şarkılar yapıp Ferhat Tunç'tan, Fatih Kısaparmak, İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses'e kadar pek çok sanatçı ile çalıştı. 1999 yılında Ahmet Kaya için yazdığı “Giderim” yılın şarkısı oldu.
Ahmet Kaya'nın Türkiye'den ayrıldığı yıl Ah Ulan Rıza isimli ilk albümünü çıkardı. 2002'de Gözleri İntihar Mavi isimli ilk şiir kitabını yayınladı. Kitabı 48. baskıya ulaşarak bir rekora imza attı. Üst üste gelen ağabeyinin, Ahmet Kaya'nın ve annesinin ölümü ile sıhhatini büyük ölçüde kaybetti. Her şeye rağmen eserlerini yaratmaya devam etti.
İkinci albümü Bir Acayip Adam'ın da ilki gibi satış rekorları kırmasıyla bu kez Flash TV, Radyo Barış, Kral TV ve Su TV'de programlar yapmaya başladı. Bir yandan da yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konser ve dinletilerle şiirlerini halka ulaştırdı, ödüller aldı.
Akciğer kanserine yakalanan Hayaloğlu, 3 Mart 2009’da tedavi gördüğü Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde sabaha karşı çoklu organ yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Küçükarmutlu Cemevi'nde ve Yeniköy Merkez Camisi'nde düzenlenen iki törenin ardından Yeniköy Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Mine Hayaloğlu ile evli olan Yusuf Hayaloğlu, Deniz, Hazan ve Can adında üç çocuk babasıydı. Vefatından sonra ailesi tarafından derlenen Dur... Ağlama Gözlerim adlı şiir kitabı 2010 yılında yayımlandı.
Eserleri
Gözleri İntihar Mavi (2002)
Dur... Ağlama Gözlerim (2010)
Şiir Albümleri
Ah Ulan Rıza
İstanbul Acılar Kraliçesi
Demek Şimdi Gidiyorsun
Ayrılık Hediyesi
Asi Bir Küheylan
Kim Susturabilir
Topal Sevda
Yüreğim Kanıyor
İncinen Gurur
Bir Acayip Adam
Merhaba Nalan
Neylersin
Hangi Ayrılık
Bir İntihar Gibi
İşte Gidiyorum
Hayat Nedir Anne
Biz Üç Kişiydik
Bir Acayip Adam
Beni Düşün, Unutma
Dokunma Yanarsın
ŞİİRLERİ
AYRILIK HİKAYESİ
Şimdi saat sensizin ertesi
Yıldız dolmuş gökyüzü ayaydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım bir ben kaldım
Tenhasında gecenin avutulmamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun
Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan
Doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün
Aydınlıları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu
Arasıra biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir
Yargılayıp asıyorum
Bu son olsun bu son olsun
Şimdi saat yokluğun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
İşi gücü olanlar çoktan gittiler
Bir ben kaldım bir ben kaldım
Voltasında gecenin hiç uyumamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun
Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun
Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni
Beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden yüzündeki
anlık
Tebessümü
Bütün saatleri öylece dondurabilmek için
Çıldırasıya parladım kendimi lanet olsun
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun güzelim olsun ne olacaksa olsun
*
AH ULAN RIZA
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!
Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.
Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?
Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.
Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!
Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık! ..
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu! ..
Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.
Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..
Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..
Vay be Rıza! ..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!
Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!
Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?
Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?
Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.
Talih yüzümüze gülecekti be! ..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!
Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın! ..
Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
*
ADI BAHTİYAR
Geçiyor önümden sirenler içinde
Ah eller üstünde çiçekler içinde
Dudağında yarım bir sevda hüznü
Aslan gibi göğsü türküler içinde
Rastlardım avluda hep volta atarken
Sigara içerken yahut coplanırken
Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi
Çocukça sevdiği çiçeği sularken
Diyarbakırlıymış adı bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar
Yaralıyım yerde kalan sazı kadar
Beni tez saldılar o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde
Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler
Gazete de çıktı üç satır yazıyla
Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
Birileri ona ölmedin diyordu
Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu
*
YAŞAMAK GÜZELDİR ANNE
Anne ben senin oğlunum
Kanayan bir yurdum var
Anne ben senin oğlunum
Sönmeyen bir umudum var
Ellerimi tutma ne olur
Beni ağlatma ne olur
Anne ben senin oğlunum
Bu kavgaya inancım var
Yasamak güzeldir anne
Yasamak senin için
Yasamak güzeldir anne
Yasamak yarınlar için
Ölmek yaşamaktır yine
Halkının yüreğinde
Ölmekte güzeldir anne
Ölmek özgürlük için
Anne seni seviyorum
Sana ihtiyacım var
Anne seni seviyorum
Ciğer delen bir acım var
*
GİDERİM
Artık seninle duramam
Bu akşam çıkar giderim
Hesabım kalsın mahşere
Elimi yıkar giderim
Sen zahmet etme yerinden
Gürültü yapmam derinden
Parmaklarım üzerinden
Su gibi akar giderim
Artık sürersin bir sefa
Ne cismin kaldı ne cefa
Şikayet etmem bu defa
Dişimi sıkar giderim
Bozar mi sandın acılar
Belaya atlar giderim
Kurşun gibi mavzer gibi
Dağ gibi patlar giderim
Kaybetsem bile herşeyi
Bu aşkı yırtar giderim
Sinsice olmaz gidişim
Kapıyı çarpar giderim
Sana yazdığım şarkıyı
Sazımdan söker giderim
Ben ağlayamam bilirsin
Yüzümü döker giderim
Köpeklerimden kuşumdan
Yavrumdan cayar giderim
Senden aldığım ne varsa
Yerine koyar giderim
Ezdirmem sana kendimi
Gövdemi yakar giderim
Beddua etmem üzülme
Kafama sıkar giderim
*
YÜREĞİM KANIYOR
Sakin göllerin kuğusuyduk,
Salınarak suyun yanağında.
Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
Sonumuzun adım-adım
Yaklaştığını görürdük...
Yarılan ekmeğin buğusuyduk;
Paylaşılan zeytin tanesinin,
Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
Biz hep üşüyen burnumuzu
Avucumuzda hohlayarak yürürdük.
Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
Hiçbir aykırı yanımız,
Hiçbir yalanımız...
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor...
Olmasaydı sonumuz böyle! ..
Biri, saksımızı çiğneyip gitti.
Biri, duvarları yıktı,
Camları kırdı.
Fırtına gelip aramıza serildi.
Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi,
Bizi yaraladı...
Biri şarabımızı döktü,
Soğanımızı çaldı.
Biri, hiç yoktan vurdu,
Kafeste garip kuşumuzu!
Ciğerim yanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Solmasaydı gülümüz böyle! .
Dağlarda çoban ateşiydik,
Sarmalayarak acı bir sevda masalını
Ve hıçkırarak
Hırçın rüzgârların kavalını...
Namlunun, bağrımıza
Sinsice sokulduğunu bilirdik...
Ceylanın pınara inişiydik,
Vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
Tenine kan bulaşan
O masum çakıl taşının...
Oysa biz dualarımızda hep
Birbirimizden daha önce
Ölmeyi dilerdik...
Bazı sorumluluklarımız vardı,
Hayata ilişkin.
Bazı basit sorularımız,
Anlaşılır bazı sorunlarımız...
Göğsüm daralıyor,
Yüreğim kanıyor...
İncinmeseydi gençliğimiz böyle...
Birer yolcuyduk,
Aynı ormanda kaybolmuş.
Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
Hep aynı kaderde buluşurduk
Sevmeye tutuklu gibi...
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
Birer çiğ damlasıydık,
Bahar sabahında,
Gül yaprağında...
Dedim ya,
Hiç yoktan susturuldu şarkımız!
Yüreğim kanıyor,
Yüreğim kanıyor...
Bitmeseydi öykümüz böyle! ..
*
ŞU DAĞLARDA KAR OLSAYDIM
Şu dağlarda kar olsaydım
Bir asi rüzgar olsaydım
Arar bulur muydun beni
Sahipsiz mezar olsaydım
Şu yangında har olsaydım
Ağlatıp bizar olsaydım
Belki yaslanırdın bana
Mahpusta duvar olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım
Yıkık perişan olsaydım
Yine severmiydin beni
Simsiyah duman olsaydım
Şu yarada kan olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım
*
GİT
Demek şimdi gidiyorsun;
Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak!
Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak!
Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp
aynanın sahtekâr yüzüne
-Oy benim yaralım-
Demek şimdi gidiyorsun;
Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine!
Her şey tamam diyorsun, git...
Beni viran bir şehir gibi terket...
Haydi git!
Dışarısı ispiyon...Dışarısı ihanet...
Seni bir gören olmasın, dikkat et! ..
Dostlukmuş...ölüme yürümekmiş...
Üstüne titremekmiş...vefaymış! ..
Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp
Çıkıncaya kadarmış! ..
Bana komaz deyip
Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları,
-Oy benim yaralım-
Asıl sancı, uyandığında
Bütün odaları boş görünce koyarmış! .
Gitmek istiyorsun, git...
Bir savaşçı asla vedalaşmaz!
Durma git!
Dışarısı dinamit...dışarısı enkaz!
Şunu cbine koy, ne olur ne olmaz..
Eylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu,
Yaralarımız aman vermiyordu canımıza..
Kimseye kıymamıştık oysa, masumduk..
Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih!
Yırtılan bir pankart gibi
Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz;
-Oy benim yaralım-
En az bir karıncanın yüreği kadar
Namuslu ve çalışkandı ellerimiz!
Artık bitti diyorsun, git..
Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam..
Sorma git!
Dışarısı panik..dışarısı izdiham!
Biliyorum, seni vuracaklar bu akşam...
Ne çok fire verdik üstüste..
Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta..
Kimliği tespit edilmemiş,
Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza!
Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi
İçerden çürümüşüz meğerse...
-Oy benim yaralım-
Her gelen ölüm yazmış,
Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize...
Kendini arıyorsun, git..
Aptal bir hayat kur, içinde beni barındırmayan
Kalma git..
Dışarısı barut..dışarısı gardiyan!
Yine bir tek ben olurum sana parçalanan..
Demek şimdi gidiyorsun;
Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele!
Demek şimdi gidiyorsun;
Yıkılan bir duvar gibi; ömrüme devrile devrile..
Demek mecburi istikametlerin,
Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında
-Oy benim yaralım-maralım
Demek şimdi gidiyorsun,
Ve bana bir tek secenek kalıyor: güle güle!
Beni öldürüyorsun, git..
Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim
Bakma git
Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim...
*
NERDEN BİLECEKSİNİZ
Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz.
Bir fidandım deriildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler cektiğimi
Nerden bileceksiniz.
Taş duvarlar yıkıp geldim
Demirleri söküp geldim
Hayatımı yıkıp geldim
Siz benim neden kaçtığımı
Nerden bileceksiniz.
Gökte yıldız kayar şimdi
Annem beni anar simdi
Sevdiğim var kanar şimdi
Siz benim niye içtiğimi
Nerden bileceksiniz.
Bir pınardım kan oldum
Yol kenarı han oldum
Yanıldım ah ziyan oldum
Siz benim neden sustuğumu
Nerden bileceksiniz.
Ben ardımda yas bıraktım
Ağlayan bir eş bıraktım
Sol yanımı boş bıraktım
Siz benim kime küstüğümü
Nerden bileceksiniz.
*
HANİ BENİM GENÇLİĞİM
Hani benim gençliğim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz agacı altında yırtılan gömleğim
Çaldılar çocukluğumu habersiz.
Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tellere takıldı
Hani benim geçnçliğim nerde.
Ne varsa bu gençliği yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm.
Bu ne yaman çelişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm
Hani benim gençliğim nerde.
Hani benim sevincim nerde
Akvaryumum kanaryam
*
BAŞIM BELADA
Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada
Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
İler-tutar yani yok
Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte
Üstelik göğsümde yani tam şuramda
Kirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte
Başım belada
Adamın biri vurulmuş sokakta
Cebinde adresim bulunmuş
Başım belada
Tabancamı unutmuşum helada
Nerden baksan tutarsızlık
Nerden baksan ahmakça
Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
İhanetin adı yok
Neylersin ki çember daralmakta
Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
Yasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta...
*
NALAN
Merhaba nalân... bu sen misin
Yoksa sen mi sandım;
Biri çimdiklesin beni
Şöyle ışığa gel de göreyim
Beni dümdüz eden
O yalandan da yalan gözlerini
Merhaba nalân
Amortiden mi çıktın güzelim
Bak yine şapşal ettin bizi
Oysa ne güzel unutmuştuk
Ve ne güzel sona ermişti
O gerzek pembe dizi
Hani, son bölümde sen yamuk yapıp
Fabrikatör nubar bey'in
Tarabya köşküne gitmiştin
Hani, arkadaşım halit akçatepe'nin yanında
Beni acayip refüze etmiştin
Ve işte o an gözümde
Eskicinin bile almadığı
Bir eski eşya gibi, bitmiştin
Merhaba nâlan
Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu
Merhaba, artist olma hayallerinin
İkinci sınıf karakter oyuncusu
Vay anasını sayın seyirciler
Vay anasını be... vay anasını
Bak, şimdi ağlarım ha
Tez kapatsın biri
Gözlerimin bozuk vanasını
Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda
Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda
Ve o gün, nubar bey'in çarpıp kaçtığı
Bir hayvancağızdı inleyen
Yol kenarı çamurunda
Ve hep kendine ayırdığın
O bencil yüreğin
Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı
Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim
Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı
Merhaba nâlan... merhaba
Yoksul mahallemizin en havalı kızı
Merhaba, yanlış ağlara takılmış
Muhteşem deniz yıldızı
Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi
Dolardım da bir türlü yağamazdım
Sen bana bakınca
Bir ağlamak düğümlenir boğazımda
Gurur yapar, ağlamazdım
Ne düşkündüm sana be
Hani hayvanlar yavrusunu yalarmış
Aynen öyle
Ne tutkuydu bizimkisi be
Hani ferhat dağları nasıl delermiş
Aynen öyle
Ve o nasıl gidişti be
Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş
Aynen öyle
Of nâlan of
Sen benim neler çektiğimi bilsen
Bunu bilmekten ölürdün
Şu kadarını söyleyeyim:
Hani taş olsan
Yani taş olsan;
Ortadan ikiye bölünürdün
Gitme nâlan, dur
Tekrar gitme ne olur
Aldırış etme saçma sapan sözlerime
Yoo... hayır, ağlamıyorum
Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime
Belki de sen haklıydın
Bu mahallede ne bahtın açılır
Ne de boyun uzardı
Üstelik annen ölmüştü
Ve sokağınız
Acını kaldıramayacak kadar dardı
Terso gidiyordu herşey
Milllet işi-gücü bırakmış
Aklını bize takıyordu
Altımızda çul yoktu
Üstümüzde dam akıyordu
Arap kızı camdan bakıyordu
Sen gittikten sonra ben
Hiç sorma
El attığım her işi, çok geçmedi batırdım
Çünkü seni unutmanın tek yoluydu;
Bütün kazancımı şaraba yatırdım
Ama gelinliğin duruyor
Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:
Ben seni bir tek gün
Bir tek gün bile unutmadım
Merhaba nâlan
Merhaba üzgün melek
Merhaba kadersizim, talihsizim
Merhaba titreyen elim, sancıyan belim
Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim
Ama necdet tosun öldü nâlan
Artık yemekleri sen
Salatayı da ben yapacağım
Sami hazinses kadar olmasa da
Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım
Kemal sunal da öldü nâlan
İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık
Ve dünya kirlendi
Filmler bozuldu
O masum sevdalar yaşanmıyor artık
Sen varsın, ben varım
Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda
Esas film şimdi başlıyor
Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada
Merhaba nâlan, merhaba
Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe
Ulan seviyorum seni be
Ulan, nereden inceldiyse
Oradan kopsun be
yusuf hayaloğlu hayatı kısa, yusuf hayaloğlu kimdir, yusuf hayaloğlu şiirleri, yusuf hayaloğlu şiirleri oku, yusuf hayaloğlu nalan, yusuf hayaloğlu giderim, yusuf hayaloğlu ahmet kaya,