Yazı Duyurusu

Menu

Browsing "Older Posts"

NOEL KUTLAMASI

30 Aralık 2019 Pazartesi / No Comments

Ölüm yıldönümünde (27.12.1936)

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle anıyoruz.

yılbaşı kutlama,ölüm yıldönümü,resimli mesajlar,yılbaşı gecesi,mehmet akif ersoy,resimli sözler,noel,milli şair,istiklal marşı,yılbaşı,noel şiri

"BEKLEMEK" ŞİİRLERİ

20 Aralık 2019 Cuma / No Comments
 beklenen şiirleri, büyük doğu, özdemir asaf şiirleri, atilla ilhan şiirleri, necip fazıl kısakürek şiirleri, ölüm, beklemek şiirleri, aşka inandıran şiirleri, resimli sözler, can yücel şiirleri, aşk şiirleri,

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti  istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar? 

..N.F.K
aşk şiirleri, aşka inandıran şiirleri, atilla ilhan şiirleri, beklemek şiirleri, beklenen şiirleri, can yücel şiirleri, necip fazıl şiirleri, ölüm, özdemir asaf şiirleri, resimli sözler, 
*

Seni Beklemek......

Seni bekliyorum. 
Sabırla, inançla. 
En karanlık anda bile aydınlanıyor dünyam bir gün gelecek olmanla. 
Bunca meşgalenin arasında aklımın bir köşesindesin hep. 
Gün batımının kızıllığında yudum yudum içiyorum sana özlemimi. 
En güzeli bu belki de. Seni özlemek. 
O buruk ama bir o kadar haz dolu içkinin tadına varmak yani.

Seni bekliyorum. 
Sana yakışan bir özlemle
Usanmasız, tatlı bir bahar akşamı dinginliğinde. 
Ufuklara yakıştırıyorum en çok aramızdaki mesafeyi.
Ne kadar uzakta olursa olsun görürsün ya hani. 
Hani uzansan tutacakmışsın gibi. 
Hani uzansam eline değecekmişim gibi. 
Dokunmaya kıyamayıp biraz daha seyrine dalar gibi.

Seni bekliyorum. 
Sardunyam her açtığında, 
Radyoda sevdiğim şarkı çaldığında, 
Yağmur sonrası havaya karışan toprak kokusunda müjdeleniyorsun biliyorum.

Seni beklemek,
Tabiattan ayrı düşmemek demek. 
Cama konan kuşa, 
Ansızın çıkan rüzgara, 
Misket oynayan çocuklara, 
Peşine takılan sokak köpeklerine selamınla durmak demek.

Seni beklemek, 
Tüm dünyayla barışmak demek. 
Gürültücü komşuya, 
Israrlı pazarlamacıya, 
inatçı arkadaşa, 
Geç gelen ustaya, 
Pazar sabahı çalan telefona tebessüm etmek demek.

Seni beklemek,
Tüm tatların tadına varmak demek. 
Her yudumunda çayın, 
Her kaşığında çorbanın, 
Her tanesinde üzümün,
Her diliminde ekmeğin tadına varmak demek.

Seni beklemek,
Sabırla büyümek demek.
Yaz gelene kadar kışın,
Yemiş verene kadar dalın,
Pişene kadar aşın,
Ağrısı geçene kadar başın
Nazını çekebilmek demek.

Seni beklemek,
Hayatı iki kişilik yaşamak demek. 
En güzel film sahnelerini, 
En güzel roman satırlarını, 
En güzel dizeleri iki kişilik yaşamak demek.

Seni beklemek,
Bunca beklemenin sana değdiğini bilmek demek.

Seni bekliyorum. 
Geleceksin bir gün biliyorum.
Seni en özlediğim anda çıkacaksın karşıma. 
Ve ben seni gördüğüm anda anlayacağım beklenen olduğunu…

(Mart 2010)

Oya Erişmiş

*

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri---Cemal Süreyya

*

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım---Turgut UYAR

*

Merhaba Nalan... bu sen misin,
Yoksa sen mi sandım;
Biri çimdiklesin beni...
Şöyle ışığa gel de göreyim,
Beni dümdüz eden,
O yalandan da yalan gözlerini

Merhaba Nalan...
Amortiden mi çıktın güzelim?
Bak yine şapşal ettin bizi...
Oysa ne güzel unutmuştuk
Ve ne güzel sona ermişti,
O gerzek pembe dizi!..

Hani, son bölümde sen yamuk yapıp
Fabrikatör Nubar Bey'in
Tarabya köşküne gitmiştin...
Hani, arkadaşım Halit Akçatepe'nin yanında
Beni acayip refüze etmiştin...
Ve işte o an gözümde,
Eskicinin bile almadığı
Bir eski eşya gibi, bitmiştin!..

Merhaba Nalan..
Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu...
Merhaba, artist olma hayallerinin
İkinci sınıf karakter oyuncusu!..

Vay anasını sayın seyirciler,
Vay anasını be... vay anasını!..
Bak, şimdi ağlarım ha,
Tez kapatsın biri,
Gözlerimin bozuk vanasını!..

Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda
Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda.
Ve o gün, Nubar Bey'in çarpıp kaçtığı
Bir hayvancağızdı inleyen,
Yol kenarı çamurunda.

Ve hep kendine ayırdığın
O bencil yüreğin,
Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı.
Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim,
Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı!..

Merhaba Nalan... merhaba!
Yoksul mahallemizin en havalı kızı.
Merhaba, yanlış ağlara takılmış
Muhteşem deniz yıldızı!..

Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi
Dolardım da bir türlü yağamazdım...
Sen bana bakınca,
Bir ağlamak düğümlenir boğazımda,
Gurur yapar, ağlamazdım...

Ne düşkündüm sana be!
Hani hayvanlar yavrusunu nasıl yalarmış,
Aynen öyle...
Ne tutkuydu bizimkisi be!
Hani Ferhat dağları nasıl delermiş,
Aynen öyle...
Ve o nasıl gidişti be!
Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş,
Aynen öyle...

Of Nalan of!..
Sen benim neler çektiğimi bilsen,
Bunu bilmekten ölürdün...
Şu kadarını söyleyeyim:
Hani taş olsan,
Yani taş olsan;
Ortadan ikiye bölünürdün...

Gitme Nalan, dur!
Tekrar gitme ne olur!..
Aldırış etme saçma sapan sözlerime.
Yoo... hayır, ağlamıyorum,
Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime.

Belki de sen haklıydın,
Bu mahallede ne bahtın açılır,
Ne de boyun uzardı.
Üstelik annen ölmüştü
Ve sokağınız,
Acını kaldıramayacak kadar dardı...

Terso gidiyordu herşey...
Milllet işi-gücü bırakmış,
Aklını bize takıyordu.
Altımızda çul yoktu,
Üstümüzde dam akıyordu.
Arap kızı camdan bakıyordu...

Sen gittikten sonra ben,
Hiç sorma...
El attığım her işi, çok geçmedi batırdım.
Çünkü seni unutmanın tek yoluydu;
Bütün kazancımı şaraba yatırdım.

Ama gelinliğin duruyor.
Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım.
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:
Ben seni bir tek gün,
Bir tek gün bile unutmadım!..

Merhaba Nalan,
Merhaba üzgün melek.
Merhaba kadersizim, talihsizim.
Merhaba titreyen elim, sancıyan belim,
Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim!..

Ama Necdet Tosun öldü Nalan,
Artık yemekleri sen,
Salatayı da ben yapacağım.
Sami Hazinses kadar olmasa da
Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım.

Kemal Sunal da öldü Nalan,
İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık.
Ve dünya kirlendi,
Filmler bozuldu
O masum sevdalar yaşanmıyor artık...

Sen varsın, ben varım.
Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda...
Esas film şimdi başlıyor,
Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada!..

Merhaba Nalan, merhaba!..
Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe...
Ulan seviyorum seni be!..
Ulan, nereden inceldiyse,
Oradan kopsun be!..Yusuf HAYALOĞLU

*

“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki…
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”---Can YÜCEL

*

Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal

Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin

Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia---Özdemir ASAF

*

gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım---Atilla İLHAN

beklenen şiirleri, büyük doğu, özdemir asaf şiirleri, atilla ilhan şiirleri, necip fazıl kısakürek şiirleri, ölüm, beklemek şiirleri, aşka inandıran şiirleri, resimli sözler, can yücel şiirleri, aşk şiirleri,

BEKLE SEVGİLİ!

/ No Comments
bahar nedir, beklemek, çiçek, kış, resimli mesajlar, sabır, sevgili, tomurcuk, islamda bahar farkı, aşık veysel bahar, karacaoğlan bahar şiiri, vehbi vakkasoğlu yazıları, vehbi vakkasoğlu, islamda bahar

BEKLEMEK

Bekle ey sevgili!
Bahar da gelir,
çiçek de açar....
aşık veysel bahar, bahar nedir, beklemek, çiçek, islamda bahar, islamda bahar farkı, karacaoğlan bahar şiiri, kış, resimli mesajlar, sabır, tomurcuk, vehbi vakkasoğlu, vehbi vakkasoğlu yazıları, 
*

İSLAMDA BAHAR FARKI

Bahar, Cenab-ı Hakkın güzel isimlerinin bir tecelli-si... 

Kudretinin, yaratıcılığının ve güzelliğinin şeffaf bir perdesi... 

Ölümden sonraki dirilişin bir delili... 

Kâ-inat kitabının en parlak, en görkemli, en renkli sayfa-larından biri... 

Bolluğun, bereketin, İlahî ikramın coş-tuğu bir mevsim... 

Her güzel çiçek, her sanatlı böcek, her sanat harikası bitki, Yaratıcısına övgüler söyleyen içli bir kaside... Satırlardaki İlahî hitap bu süslü kitaba dikkat çekiyor: "Allah'ın rahmet eserlerine bak" di-yor. "Nasıl da yeryüzünü diriltiyor, ölümünden son-ra..."

Gözüne gönlünü de ekleyip bakan Mevlânâ, "Bu, bahar mevsimi değil, bambaşka bir mevsim" diye in-liyor. "Her gözün mahmurluğu, bir başka vuslattan. Her dal oynamada ama, her dalın oynayışı, başka bir sebeple." Bahar güzelliğini meydana getiren her var-lık, bir başka dille anıyor Rabbini, şükrünü bir başka eda ile ifa ediyor.

Alışkanlığımızın örtüsü baharın güzel yüzüne kara bir perde gibi geriliyor.

Şeffaf güzelliklerin altında gö-rülen Güzeller Güzelini gizlemeye çalışıyor. Fakat kalp gözü açık olan, Allah'ın nuruyla bakıyor, her yerde sanatın işaret ettiği Sanatkârı gösteriyor:

"Nereye baş korsam, secde edilen Odur. Altı tarafta da ibadet edilen Odur, alt tarafın dışında da... Bah-çe, gül, bülbül, sema, sevgili... Bunların hepsi bahane, maksat Odur ancak..."

"Sevgili güneş gibi parlayınca, aşık zerre gibi oy-nar, titrer, döner durur. Aşk baharının rüzgarı esmeye başladı mı, kuru olmayan her dal oynamaya başlar."

İçinde baharı bulamayanlara dışarıdaki bahar fazla birşey ifade edemez. İçimizin baharı ise, ebedî dirili-şin müjdesi olan imandır. İmanla kendini ebediyen diri bilenlere, ahiretin ölümsüz baharı olan Cennet vaadedilmekte.

Fani dünyanın baharı, ebedî âlemin baharı olan Cennetin habercisidir.

Bir tek çiçeği yaratırcasına kolayca bahan Yaratana, bir tek çiçeği bile yaratamayan insan kul olmaz da ne yapar...

Tatil köyünün asude âlemine, yeşil dünyasına git-mek için can atan, elemsiz lezzetlerin dünyası olan ebedî bahara, Cennete niçin iştiyak duymaz?

Bir yapma çiçeğin ustasına hayranlık duyan, saksı-daki gerçeğine niçin dikkat etmez? Keşif rekortmeni Edison'un dikkati ne güzel: "Hiçbir keşif, otların top-rağı yarıp çıkması kadar muhteşem değildir. Çünkü otlar Allah'ın yapısıdır."

Bahar sadece yeryüzünde değil. Yıldızlar da gök-yüzünün baharıdır. Gökyüzü baharının sultanı olan Güneş, yeryüzü baharının da besin kaynağıdır. Baharımız muhteşem bir yardımlaşmanın neticesidir. Rabbimizin rahmeti yağmur şeklinde tecelli etmese dün-a yeşile hasret kalmaz mı? İçimizin baharı da ışıksız ve rahmetsiz olamaz.

Ve okyanusların dibinde keşfedilmeyi bekleyen bir muazzam bahar var.

"Neyleyim sensiz baharı, yazı" diye inleyen aşık, fanilik damgasını taşıyan varlıklarla gönlünü kandı-rabilir mi? Baharın güzelliklerini ebedileştirebilmek ve hazanın hüznünü silebilmek için, önce içimizdeki baharı bulmalıyız. İçini imanla baharlaştıranlar için, bütün mevsimler bahardır. Aksi halde baharlar kışa döner. "Sensiz baharı neylerim" diyenin maksadı Rabbi olmalı...

O yoksa bahar yok.. Hiçbir şey yok... Onu bulan herşeyi bulmuştur. Ebedî baharın müjdesini içinde bulan, "Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun" diyor. İçinde bütün mevsimler kış olan ise, "Benden sonra tufan" bencilliğine kapılıyor.

Her şeyin bir bedeli var. Dünya kışına dayanama-yanlar, ahiret baharını hak edemezler.

Bahar gönüllüler, baharın kaybolup gitmesine kat-lanamazlar. Onların içli ve ısrarlı niyazlarının peşin bir kabulü müdür ki, bahar Cennette ebedileşmiştir. Bu ebedi bahar olmasaydı, vicdanlar sararıp solan her yaprakla birlikte eriyip tükenecek, kendisinde yaşa-ma mecali bulamayacaktı.

Bahar, anlayan ve okuyan gözler ister. Yoksa, o gü-zelim bahar yeşillikleri keçilere ve koyunlara yem ol-ma derekesine düşer.

Gözlere ışıl ışıl görünen baharı görmeyenlere inat bahan gözsüz gören ve bu sebeple de gözünün açıl" masını istemeyenler var. En güzel bahar tasvirlerim şiirlerine süs yapan Aşık

*

Veysel, bunun sırrını şöyle açıklıyor:

Bir küçük dünyam var içimde benim; Mihnetim, ziynetim bana kâfidir. Görenler dar görür, geniştir bana; Sohbetim, ülfetim bana kafidir.

Dünya geniş olsun, ister dar olsun;

Yeter ki kalbimde iman var olsun...

Her zaman milletim bahtiyar olsun,

Rütbemle mesnedim bana kafidir.

*

Bahar sayfası, bakana göre mânâ taşır. Rahmetli Akif, Taceddin Dergâhının avlusundaki bir avuç çayır çimene bakarak, "Kim bu cennet vatanın uğruna ol-maz ki feda" diyor ve vücudunda kan kırmızı güller açan kefensiz şehitleri ülke toprağının altını baharlaştıran mânâ olarak görüyordu. "Gül devrini görseydim onun bülbülü olurdum" feryadının gözyaşlarıyla manevî kışımızı bahara çeviriyordu.

*

İmanının hakim olmadığı topraklardaki baharı kendine yabana gören şairin bakış açısını Karacaoğlan'da buluyoruz:

İndim seyran ettim Frengistan'ı,

İlleri var, bizim ile benzemez.

Levin tutmuş goncaları açılmış,

Gülleri var, bizim güle benzemez.

Baharın güzellikleri kıymetini bilmeyen, mânâsına vakıf olmayanların elinde bir garipçe, bir mahzunca boyun büker:

Kadrin bilmeyenler alır eline, 

Onun için eğri biter menekşe.....Yazar: Vehbi Vakkasoğlu 

bahar nedir, beklemek, çiçek, kış, resimli mesajlar, sabır, sevgili, tomurcuk, islamda bahar farkı, aşık veysel bahar, karacaoğlan bahar şiiri, vehbi vakkasoğlu yazıları, vehbi vakkasoğlu, islamda bahar

ŞEB-İ ARUS

17 Aralık 2019 Salı / No Comments
şebi arus, şebi arus gecesi, düğün gecesi, mevlana, hz mevlana, mevlana sözleri, mevlana hayatı, mevlana kimdir, şebi arus nedir, şebi arus ne demek, hz mevlananın hayatı, şebi arus törenleri

Öğretileri ile tüm dünyada ilgi uyandıran Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü gece Şeb-i Arus olarak tanımlanıyor. Mevlânâ'nın ölüm yıl dönümüne denk gelen haftalarda yapılan 'Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri' de bu isimle ifade ediliyor. Peki, Şeb-i Arus ne demek, anlamı ne?

Şeb-i Arus, Hz.Mevlana'nın vuslata erişmesinin 745. yıl dönümünde Konya başta olmak üzere birçok merkezde düzenlenecek olan etkinliklerle gündemde yer alacak. Ölümün aslen bir cismin ortadan kalkması değil, Allah'a doğru uçması anlamına geldiğini düşünen Hz. Mevlana, Şeb-i Arus'a 'Düğün Gecesi' anlamını yüklemiştir. İşte, Şeb-i Arus hakkında merak edilen bazı bilgiler...

ŞEB-İ ARUS NE DEMEK?

Şeb-i Arus kelimesi “Düğün Gecesi” demektir. Mevlana ölüm gününü “Hakk’a vuslat” yani “Yaratana Kavuşma” (Düğün Günü-Gecesi) saymıştır, “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der. Ölüm Mevlana için kişinin aslına dönüşü, kaynağının ilahi bir cevher olması nedeniyle “Allah’a dönüş” olarak yorumlar. Bir başka ifadeyle ölüm “cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır”. Ölüm, Müslümanlık öncesi Türklerde de aynı şekilde ifade edilir.

HZ. MEVLANA'NIN HAYATI

Asıl adı Muhammed Celâleddin olan Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, 30 Eylül 1207 yılında, bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Belh şehrinde doğmuştur. Babası, Sultânü’l-Ulemâ (Âlimler Sultanı) unvanına sahip olan Muhammed Bahâeddin Veled, annesi Mümine Hatun’dur.

Bahâeddin Veled, 1212 yılında aile fertleri ve yakınları ile birlikte bazı siyasi olaylar nedeniyle Belh’den ayrılır. Hz. Mevlâna’nın da içinde bulunduğu göç kervanı önce Nişabur’a gelir ve büyük mutasavvıf Feridüddin-i Attar ile görüşür. Bu ziyarette ilgi ve takdirini kazanan Hz. Mevlâna’ya Feridüddin-i Attar, “Esrar-nâme” adlı eserini hediye eder.

Hz. Mevlâna ve ailesi Nişabur’dan sonra Bağdat ve Kûfe üzerinden hac ibadeti yapmak için Mekke’ye gider. Hac dönüş yolunda Şam’da Muhyiddin İbn-i Arabî ile görüşürler. Kafiledekiler oradan ayrılırken İbn-i Arabî, babasının ardından yürüyen Mevlâna’ya bakarak; “Sübhanallah! Bir okyanus bir denizin arkasından gidiyor” der.

Sultânü’l-Ulemâ ve ailesi Şam’dan sonra Halep üzerinden Anadolu topraklarına girip Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Niğde yoluyla 1222 yılında Lârende’ye (Karaman) gelip yerleşirler. Sultânü’l-Ulemâ ve yakınları, Karaman’da kendisi için yaptırılan medresede 7 yıl kalarak irşad faaliyetinde bulunurlar.

Mevlâna Celâleddin; 1225 yılında Karaman’da Gevher Hatun ile evlenir. Mevlâna’nın yaptığı bu evlilikten Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi isimli iki oğlu dünyaya gelir. Gevher Hatun’un vefatı üzerine yapmış olduğu ikinci evliliğinden de, Emir Âlim Çelebi isimli bir oğlu ile Melike Hatun isimli kızı doğar.

Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın ısrarlı daveti üzerine Sultânü’l-Ulemâ ve yakınları, Karaman’dan Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’ya göç ederler (3 Mayıs 1228).

Mevlâna ve ailesi ilk zamanlar Altunaba (İplikçi) Medresesi’ne yerleşirler. Va’z ve irşad faaliyetleriyle meşgul olan Sultânü’l-Ulemâ kısa zamanda Selçuklu Devleti içerisinde şöhreti ile ma’ruf olur ve 12 Ocak 1231 yılında, 85 yaşında iken Konya’da vefat eder.

Babasının vefatı üzerine, O’nun yerine geçen Hz. Mevlâna, şimdi İplikçi Camii diye bilinen yerdeki medresede uzun yıllar dersler ve vaazlar vermiştir. Bu ders ve sohbetlere zaman zaman farklı din mensupları da iştirak etmişlerdir.

Mevlâna Celâleddin, Şekerciler Hanı’nın önünden geçerken (15 Kasım 1244) Şems-i Tebrizî ile karşılaşır. Genç bir âlim olan Mevlâna, Şems’in kendisine sorduğu tasavvuf muhtevalı sorulara verdiği cevaplar sayesinde tanırlar. İki engin insan arasındaki bu tanışma ile tesis edilen büyük dostluk ve yakınlık, Şems’in kayboluşu yahut ölümü sebebiyle fazla sürmemiştir.

Herkesin birbirini anlamasını ve birbirine hoşgörü ile bakmasını, engin anlayışının temeli sayan ve kendisinin hayat görüşünün de Kur’an-ı Kerîm ile Hz. Muhammed (a.s)’ın çizgisi üzere olduğunu sık sık vurgulayan Mevlâna Celâleddin, 17 Aralık 1273 Pazar günü, 66 yaşında iken Konya’da vefat etti.

Mevlâna Celâleddin, vefat gününü, en büyük sevgili olarak bildiği Allah’a kavuşma anı olarak belirttiği için, o gece “Şeb-i Arûs” yani “Düğün Gecesi” olarak kabul eder. Allah’ın rahmeti, mağfireti ve bereketi onun üzerine olsun.

Hz. Mevlâna’nın 25.618 beyitten oluşan Mesnevî’sinin dışında Divan-ı Kebir, Mektubât, Fihi Mâ Fih ve Mecâlis-i Seb’a eserleri de dünyanın dört bir yanında ilgi ile takip edilmektedir.

Mevlâna Celâleddin Rûmî eserlerini esas itibariyle zamanın edebiyat dili olan Farsça ile kaleme almasının yanında, Arapça ile birlikte az da olsa Türkçe ve Rumca beyit ve ifadelere de yer verdiği görülmektedir.

Hz. Mevlâna eserlerinde, aynı ana fikir ve bakış açısının (ilâhî aşkın ve vecdin) yer aldığı din, tasavvuf ve sosyal hayat başta olmak üzere her konuda bilginin ve bilgi sahibi olmanın önemine her vesileyle işaret etmektedir.

Kaynak: www.habertürk.com
şebi arus, şebi arus gecesi, düğün gecesi, mevlana, hz mevlana, mevlana sözleri, mevlana hayatı, mevlana kimdir, şebi arus nedir, şebi arus ne demek, hz mevlananın hayatı, şebi arus törenleri

ALTIN SÖZLER-32 (KARDEŞLİK-KOMŞULUK-MERHAMET-KANAAT)

16 Aralık 2019 Pazartesi / No Comments
konuya göre sözler, kanaat ile ilgili cümleler, kardeşlik ile ilgili sözler, komşuluk ile ilgili sözler, merhamet ile ilgili sözler, altın sözler, en güzel sözler, etkili sözler,

altın sözler, en güzel sözler, etkili sözler, kanaat ile ilgili cümleler, kardeşlik ile ilgili sözler, komşuluk ile ilgili sözler, konuya göre sözler, merhamet ile ilgili sözler,
KARDEŞ-KARDEŞLİK

İçinde bulunduğu meşguliyet seni arayıp bulmasına engel olan, fakat kalbinde sevgini taşıyan kimse senin din kardeşin sayılır. (Mâlik bin Dînar)

Üç durumda din kardeşinizi yalnız bırakmayınız: Hastalandıklarında ziyaret ediniz, meşguliyetlerinde yardım ediniz, unuttuklarında hatırlatınız. (Ata ibn-i Meysere el-Horasânî)

Kendisine minnet etmeğe mecbur olduğun kimse senin kardeşin değildir.   (İmam Şafi'î)

KOMŞU-KOMŞULUK

Komşusu, arkadaşı ve akrabası tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)

İyi komşuluk, sadece komşuya eziyet etmemek değil, onun verdiği eziyete de katlanmaktır. (Hasan Basri)

MERHAMET

Her kim ki, kendisinde Allah'ın yarattıklarına karşı merhamet yoktur, o kimse Hak ehlinin yükseldiği makama yükselemez. (İbrahim Düssuki)

Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, onlara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz. (İbrahim Düssuki)

KANAAT

Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun kanaat sahibi zengindir. (Hz. Ali)

Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme. Kul kanaat sahibi olduğu zaman hürdür. Hırsa kapıldığında köle olur. Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî)

Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır. (Ebû Bekir Kettânî)

Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs da hiç kimseyi zengin etmedi. (Mevlânâ)

Üç haslet evliya sıfatıdır: Allah'a tevekkül, Allah'tan başkasından birşey beklememek, kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz)

Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir: İzzeti, ibadet ve itaate; zilleti, günaha; heybeti, geceleyin kalkmaya; hikmeti, boş karına; zenginliği de kanaate. (Kuşeyri)
 yazı, konuya göre sözler, kanaat ile ilgili cümleler, kardeşlik ile ilgili sözler, komşuluk ile ilgili sözler, merhamet ile ilgili sözler, altın sözler, en güzel sözler, etkili sözler, ile ilgilidir.





YAVUZ SULTAN SELİM'İN HAYATI VE SÖZLERİ

/ No Comments
yavuz sultan selim kimdir, yavuz sultan selim hayatı kısa, yavuz sultan selim sözleri, yavuz sultan selimin ölüm döşeğide son sözleri, sultan yavuz sözleri, osman padişahları yavuz sultan selim
osman padişahları yavuz sultan selim, sultan yavuz sözleri, yavuz sultan selim hayatı kısa, yavuz sultan selim kimdir, yavuz sultan selim sözleri, yavuz sultan selimin ölüm döşeğide son sözleri, 
YAVUZ SULTAN SELİM KİMDİR?

10 Ekim 1470 yılında doğan Osmanlı padişahlarından biridir. Babası II. Beyazıt validesi ise Gülbahar Hatun’dur. Eşi Dulkadiroğlulları beyliğindendir.

Sultan Selim yapıca uzun boylu, kemikleri kalın olan ve geniş omuzlara sahip bir padişahtı. Tabiatında sertlik bulunan padişah aynı zamanda çok cesurdur. İlim konusunda kuvvetli tahsil görmüştür. Babası II. Beyazıt sultan olunca devlet idaresini öğrenmesi için babası tarafından Trabzon Sancağına tayin edildi.

Devlet işleri dışında ilimle de uğraştı. Trabzon’u çok güzel idare ediyordu ve bu sayede komşu devletlerle ilişkileri oldu. Bir çok yeri feth ederek Osmanlı topraklarının büyümesine katkıda bulundu.

Ata binmesi çok güzeldi ve devrin silahşörlerini alt edebilecek durumdaydı. Bu da onun kılıçta ne kadar iyi olduğunu göstergesidir.

Aynı zamanda halifeliğin Türk dünyasına geçmesini sağlayarak tarihte yerini almıştır.

*

YAVUZ SULTAN SELİM'İN SÖZLERİ

O’nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sîne ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)’nın yoluna kurban edilen can, ne aziz bir candır!
*
Herkesten fazla şey öğrenmek isteyenler, işe küçükken başlamak zorundadırlar babacığım. Yoksa ömürleri yetmeyebilir!
*
Ben Allah’ın (c.c.) emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kuşandım.
*
Ey canım, eğer sana Selimi gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma.
*
Her dertli, mihnete tahammül için biraz gönlünde kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa(s.a.v.)’dan gelir. Onun için her dertli O’na minnettardır.
*
Sanma şâhım…herkesi sen….sâdıkane…… yâr olur
Herkesi sen.. dostun mu sandın..belki ol… ağyâr olur
Sadıkâne……..belki ol…..âlemde bir………. serdar olur
Yâr olur… ağyâr olur…… serdar olur……. dildâr olur
*
Güneş Mustafa(s.a.v.)’nın yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem,Mustafa(s.a.v.)’nın bir kılına bağlanmıştır.
*
Vatan sevgisi baba sevgisinin önüne geçer..
*
Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ’l ve inciler Mustafa(s.a.v.)’nın (gazada kırılan) tek inci dişinin diyetidir
*
Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.
*
Milletimin ayrılma bölünme endişesi,
Mezarımda dahi rahatsız eder beni.
Saldırgan düşmanlara karşı birleşmek iken çâremiz,
Birlik olmazsa, kızgın demirle dağlanmış gibi yanarım
*
Tabiatıyla,ölmeyi bin kere hak edenler “mazlum,” ölüm hükmünü verenler ise “zalim”mevkiine düşerler .
*
Gönlünü ve canını O’nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa(s.a.v.) olan kimse ne huzur ve rahat içindedir.
*
Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm
İstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm
*
Vatan sevgisi baba sevgisinin önüne geçer. Milletin menfaati ve bütünlüğü, baba dahi olsa, kişi menfaatlerinin üzerinde tutulmalıdır.
*
Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
*
Ey gam öldürme beni bu hicran gecesinde
Zira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm
*
Ümit eliyle Mustafa(s.a.v.)’nın eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne basar.
*
Bütün dünya benim olsa gamım bitmez nedendir bu?
*
O Peygamberlerin Padişahıdır. Diğer peygamberler O’nun ordusudur. Yaradılıştan maksat O’dur. Bu kevn-ü mekân O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir tufeyldir.
*
Gözlerün fitnede ebrûn ile enbâz mı ki
Dil asılmağa iver zülfüne canbâz mı ki
Bizi kahr eyledüğin lûtfuna âgâz mı ki
Neyi ki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki
*
Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama,düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak ALLAH(c.c.)’ın verdiğidir.
*
Dil nedür nesne mi var aşk odınâ yakmadığun
Aşk zencîrine gerden mi kodun takmadığun
*
Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.  Beni gördükde yüzin döndürüben bakmadığum

Neyi ki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki  Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir.  Bu Selîmî kuluna cevri revân eyledügin

Bunca sıdkın reh-i aşkında yalan eyledügin  Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)’nın güzel yüzüdür. Gayıp sırları O’nun ârif olan gönlünden doğar.

*

YAVUZ SULTAN SELİM'İN ÖLMEDEN ÖNCEKİ SON SÖZLERİ:

Yavuz Sultan Selim Han, şirpençe denilen bir hastalığa tutulmuştur ve ahirete göçme vakti yaklaşmıştır. Ateşler içinde döşeğine uzanmış, hekim de tedavi için başucunda durmaktadır.

Hekim, padişahı kontrol eder, yüzündeki ifade pek hoş değildir. Sadrazam, hekimbaşına “Durumu nasıl?” diye sorar. “Hiç iyi değil” cevabını alınca Sadrazam, “Peki ne yapacağız ne tavsiye edersin?” der.

Hekimbaşı, “Efendim artık ilaç, tedbir kâr etmez, iş Allah Teâlâ’ya kalmıştır, hastaya ve size tavsiyem Allah (CC) zikriyle meşgul olmanızdır” diye cevap verince o anda kendinden geçmiş zannettikleri Sultan Selim Han gözlerini celalli bir şekilde açıp hekimbaşına bakarak adeta gürler.

“Hekimbaşı, hekimbaşı! Seni edebe davet ederim, sen bu mübarek emanet ve vazife altındayken bizim Allah Teâlâ’nın zikrinden gafil olduğumuzu mu düşünürsün? Cenâb-ı Hakk şahidimdir ki her umurumda (yaptığım işlerde) daima Allah’ı (CC) zikretmişimdir.

Rabb’ime hamd ü sena olsun ki şu illet (hastalık) gelmezden evvel de, beni yatağa düşürdüğünde de bir an olsun Cenâb-ı Hakk’ın zikrini bırakmadık.


Ben hakkıyla zikredemediğim için Allah Teâlâ’dan istiğfar ediyorum ama sen de derhal bu sözünden tövbe ve istiğfarda bulun, zira bu da bir nevi gaflettir, feraset yoksunluğudur. Zikreden bir kulda bu nevi irfansızlıklar olamaz, olmamalıdır” diyerek ölüm döşeğinde bile etrafını ikaz ve irşadda bulunur.

u yazı, yavuz sultan selim kimdir, yavuz sultan selim hayatı kısa, yavuz sultan selim sözleri, yavuz sultan selimin ölüm döşeğide son sözleri, sultan yavuz sözleri, osman padişahları yavuz sultan selim ile ilgilidir.

ALİMLERDEN İBRETLİK SÖZLER

11 Aralık 2019 Çarşamba / 2 Comments
alimlerden ibretlik sözler, alimlerden sözler kısa, alimlerden düşündüren sözler, alimlerden düşündüren sözler, alimlerden aşk sözleri, ahmet bin hanbel sözleri, ömer hayyam sözleri,

ahmet bin hanbel sözleri, alimlerden aşk sözleri, alimlerden düşündüren sözler, alimlerden ibretlik sözler, alimlerden sözler kısa, ömer hayyam sözleri, altın sözler
İBRETLİK SÖZLER

Okunacak en büyük kitap insandır. - Pir Haci Bektasi Veli
*
Cehennem yolunun taşları iyi niyetle örülmüştür. - Ahmed Hulûsi
*
Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle de bir gün kötüleyeceğini unutmayınız. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel
*
İnd-i Sani'de, bütün mahlûk TEK bir NOKTADIR; Kainatın cümlesi bu, NOKTA da bir NÜKTEDİR!.. - Ken'an Rifai
*
Aşikardır Zat-ı Hak, görmeyi bir dilesen!..
'BEN'liğidir var olan, adını silebilsen!..
Düşünürsün ki varsın, oysa bu varsayımın...
Zat-ı Hak'tır varlığın, "NEFS"ini görebilsen!.. - Ahmed Hulûsi
*
İnsanların ahmak sınıfı, kendilerinin meth edilmesinden hoşlananlarıdır. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel
*
Yenileceğinden korkan, daima yenilir. - Yıldırım Beyazıt
*
Hataları, bilhassa kötü huyları tam bırakan kimse, kopardığı otu kökten keser. Şüphesiz o bir daha dallanmaz. - Abdülkadir Geylani (Hz.)
*
Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder. - Gazali
*
Sabır; yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. - Cûneyd-i Bağdadi
Vecd, iç alemde ilahi tecelli ile karşılaşınca, ya sevinç içindedir. Ya hüzün. - Cûneyd-i Bağdadi
*
Herkes ateşini buradan götürür. Öteki dünyada ateş, nar olmaz. - Karacaoğlan
*
Meyvelerle yüklü dal, başını yere koyar. - Sadi
*
Tasavvuf, Allah ile olan muamelenin saflığıdır. Bunun aslı da dünyadan yüz çevirmedir. - Cüneyd-i Bağdadi
*
Kibir taşıyan kafada, akla rastlayamazsınız. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel
*
Bir kere ağaran saç, bir daha kararmaz. - Firdevsi 
*
Ölümsüzlüğün tek çaresi ölmektir. - Ahmed Hulûsi 
*
Bildiklerini uygulama alanına koymayan aciz bir bilgin, bal yapmayan bir arıya benzer. - Sadi 
*
Hakikatte Arş ve Beytullah, Allah'ı bilen arifin kalbidir. - Muhyiddin Arabi 
*
Edep, haddini bilmektir. - Ahmed Hulûsi 
*
Bilmek ve bildiğini yapmamak, henüz o şeyi tam bilmemek demektir. - Abdülhakim Arvasi 
*
Kanaat eden muhtaç olmaz. - Hasan Basri 
*
Bir gün nefsime dedim: "gel seninle Rabbime gidelim." gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm, gittim. - Beyazıd-ı Bestami 
*
Yalan söylemek, emniyeti giderir. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel 
*
Allah, ezelde ilminde, öyle bir merdiven taktir etmiş, çizmiş ki, o merdivenin basamakları insanlar, merdiven ise insanlık!... Her bir insan, hangi basamak olarak takdir edilmişse, o basamağın yontusuna tabi olacak, bir ömür boyu yaşamından sonra gelip o basamağı oluşturacaktır ! - Ahmed Hulûsi 
*
Her asır, büyük bir şahsiyetin adıyla anılır. Bundan sonraki asırlar da benim adımla anılacaktır. - Muhiddin-i Arabi 
*
İlmi ile amel etmeyen alim; başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. - İmam-ı Gazali 
*
Namaz, mekanik hayattan hürriyete kaçıştır. - Muhammed İkbal 
*
Rızka sebep olan toprak, gözlerine dolar bir gün. - Seyrani 
*
Her gün sabahtan akşama kadar camide ibadet edip, Allahü teala benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen kimse, cahildir. İslamiyet'ten haberi yoktur. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel 
*
Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir. - Sadi 
*
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam? 
Ben haramı helali karıştırmam: 
Seninle içilen şarap helaldir, 
Sensiz içtiğim su bile haram. - Ömer Hayyam 
*
Allah’a, emrine teslim olmakla yaklaşılabilir; düşünmekle hayal ile değil... - İmam-ı Rabbani 
*
İhlas, amellerin afetlerinden kurtulmaktır. - İmam-ı Ahmed bin Hanbel 
Bu yazı, alimlerden ibretlik sözler, alimlerden sözler kısa, alimlerden düşündüren sözler, alimlerden düşündüren sözler, alimlerden aşk sözleri, ahmet bin hanbel sözleri, ömer hayyam sözleri, ile ilgilidir.

YARATILANI SEVERİZ YARATANDAN ÖTÜRÜ

/ No Comments
bakış açısı nedir, duruş ne demek, insanı sevmek, insanlık, samimiyet ne demek, sevgi sözleri, aşk sözleri, yaratılanı severiz yaratandan ötürü anlamı, yaratılanı severiz yaratandan ötürü şiiri, yunus emre şiirleri, sözharmanı,
aşk sözleri, yunus emre hayatı, altın sözler, insanlık, sevgi sözleri, sözharmanı, yaratılanı severiz yaratandan ötürü anlamı, yaratılanı severiz yaratandan ötürü şiiri, yunus emre şiirleri, 
SEVMEK

Bakışını SEV,
Gülüşünü SEV,
Duruşunu SEV,
Samimiyetini SV,
En fazla da;
İNSANLIĞINI SEV!...

*
YUNUS EMRE'NİN HAYATI VE ŞİİRLERİ

Yunus Emre´nin Bu Şiirinde yirmibirinci asra mesajı; sevgi, hoşgörü ve barıştır.

Yunus Emre, kuşkusuz Türk Dünyası Edebiyatları’nın en büyük söz ustalarından biridir. Yunus’un şiirindeki mesajlar, evrensel olup bütün insanlığı kucaklayan sevgi, hoşgörü ve barış dolu sımsıcak, samimi ifadelerdir. Biz bu çalışmamızda, Yunus’un bütün şiirlerini yeniden gözden geçirerek, onun insanlığa yedi asır evvel sunduğu ve yaşadığımız şu günlerde bütün dünyanın şiddetle bu fikir ve düşüncelere ihtiyacı bulunduğunu hissederek, bu yazımızda Türk insanının, Yunus’un şiirinde adeta abideleşmiş kadim hususiyetleri olan sevgi, hoşgörü ve barış hakkındaki hissiyatını gözler önüne sermeye çalıştık. Yunus’un bu düşüncelerine geçmeden önce bu güzide şahsiyetin hayatı, sanatı ve Türk Edebiyatı’ndaki yeri hakkında bir takım malumatın verilmesi zaruridir.

Yunus Emre, Türk dili ile eserler veren tasavvuf edebiyatının ilk büyük şairidir. Şiirleri sehl-i mümteni dediğimiz, her dilin söyleyemeyeceği bir açıklık ve kolaylıkla terennüm edilmiştir. Yunus’un bütün şiirlerini kapsayan düşünce, tasavvuf düşüncesi ve yaşama biçimidir. Yunus’un eserlerinden, onun ümmi olmadığını aksine edebi bilgilere, Hint-İran-Yunan mitolojilerine, Kuran-ı Kerim, hadis ve diğer islami ilimlere vakıf olduğunu, tasavvufun en ince meselelerine aşina bulunduğunu anlıyoruz. Zamanında Anadolu’da hâkim olan tasavvuf felsefesini, Celaledddin-i Rumi’den hiç bir surette aşağı sayılamayacak bir manevi kabiliyet ile kavrayan ve onu emsalsiz bir kudrette en basit şekiller altında ifadeye muvaffak olan bu insan, harfleri heceleyemeyecek kadar ümmi olamazdı.

Dini-tasavvufi edebiyatımızın, en önemli özelliği, islam esaslarını halkın anlayabileceği sadelik içinde anlatarak yaygınlık kazanmasını sağlamaktır. Yunus, hiçbir şöhret ve çıkar fikri ve çıkar endişesi gözetmeden söylediği bu şiirleri ile islam esaslarını eşsiz bir şekilde ifade etmeyi başarmıştır. Tasavvufi Halk (Tekke) şiirini başlatan Yunus, zamanında bir dereceye kadar Türk şiirindeki üç akımı (Divan, Halk, Tekke)’da temsil etmişti. Yunus Emre Türkçe divan sahibi ilk şairdir.


*

Yunus Emre ve İnsan Sevgisi " Yaratılanı Severim Yaratan'dan Ötürü"

Yunus Emre ve İnsan sevgisi

Yunus Emrenin "Yaratılanı Severim Yaratandan ötürü" Şiirinin vermek istediği mesaj nedir?Yunus emre Bu Şiirinde ne anlatmak istemiş?

Hayatı ve şahsiyeti üzerine pek az şey bilinen Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde büyük-küçük Türk Beylikleri'nin kurulmaya başlandığı 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği'nin kurulmaya başlandığı 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir. Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhında bulunduysa da, onu Bizim Yunus yapan ruhi yükselişini Hacı Bektaş Veli′nin kendisini yolladığı Tapduk Emre Dergâhı'nda yaşamıştır ve dergâha çok hizmetler etmiştir.

Yunus Emre yaratılanı severim yaratandan ötürü

Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah
Şol karşıki dağları meşeleri bağları
Sağlık sefalık ile geçtik elhamdülillah
Kuruyuduk yaş olduk ayak olduk baş olduk
Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah
Vardığımız illere şol sefa gönüllere
Baba Tapduk ma’nisin saçtık elhamdülillah
Beri gel barışalım yâd isen bilişelim
Atımız eğerlendi eştik elhamdülillah
İndik Rum’u kışladık çok hayr ü şer işledik
Uç bahar geldi geri göçtük elhamdülillah
Dirildik pınar olduk ırıldık ırmak olduk
Aktık denize daldık taştık elhamdülillah
Taptuğun tapusunda kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah
Yaratılanı severim yaratandan ötürü
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak´kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil

Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil

Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil

*

Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü

Yunus Emre ne demiş şöyle kulak verip dinle,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.
İnsanoğlunu sevip onlara söylemiş canla,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.

Sevdanın kıymetini bilene er deniyor er,
Hakkı olan kimseye dünyada sevgisini ver.
Allahın yarattığını neden sevmeyelim der,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.

Sevgiyi ele alıp cümle cihana yayalım,
Biz de insanı sevelim ona saygı duyalım.
Koca Yunusun söylediği sözlere uyalım,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.

Boş olan şeye itibar edip önemsememiş,
Sevginin olmadığı sevdayı benimsememiş.
Yunus Emre bu sözü boşa söyleyip dememiş,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü.

Yusuf İman edip sevgiyle Hak önünde eğil, 
İnsanı sevmez isek Yüce Allah gelmez gayıl.
Yaradanın sevdiğini sevmemek elde değil,
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü...Yusuf Tuna
duruş ne demek, insanı sevmek, insanlık, sevgi sözleri, aşk sözleri, yaratılanı severiz yaratandan ötürü anlamı, yaratılanı severiz yaratandan ötürü şiiri, yunus emre şiirleri, sözharmanı,