Yazı Duyurusu

Menu

Browsing "Older Posts"

ALLAH!

29 Ocak 2019 Salı / 2 Comments
Öyle bir sus ki, sadece Allah duysun.
Öyle bir derinleş ki, sadece Allah görsün.
Ve öyle bir bırak ki, sadece Allah tutsun...
Allah var! Allah Yar!..Acer


acer, allah, allah ne demek, allah nedir, allah var gam yok, allah yar, allaha iman, allahın birliği, allahın varlığı, allahın sıfatları, zati sıfatlar, subuti sıfatlar, vahdaniyet,


'ALLAH' KELİMESİ ARAPÇA MIDIR? ANLAMI NEDİR?

"Allah" kelimesinin kökenini araştıran dil bilimcileri, bu konuda birçok beyanlarda bulunmuşlarsa da en kuvvetli görüş; bu kelimenin Arapça olup herhangi bir kelimeden türetilmeden aynen kullanıldığı ve has bir isim olduğudur.

Kelimenin herhangi bir kökten türemiş olmayıp, sözlük manası taşımadığı ve gerçek mâbudun özel adını teşkil ettiği, yahut sözlükte bir anlamı olsa bile gerçek mâbuda ad olunca bu anlamı kaybettiği ekseriyetle benimsenmektedir. Hatta bazı alimlere göre Allah, beşeriyet tarihinde her dönemdeki insanlara bu adı ilham ederek onların bu ismi kullanmalarına imkan vermiştir.

Allah ismi, sübhani isimlerin en hususi olanıdır. Rahmân, Rahîm, Rezzâk, vs. gibi isimlerinin manalarında bulunan özellikler  "kısmen de olsa" insanlarda bulunduğu için, Allah ismi kadar hususilik taşımazlar. Bilindiği üzere hiçbir fert, bu yüce ismi ne hakikaten, ne de mecazen Cenab-ı Hakk'tan başka hiçbir mevcuda izafe etmemiştir. Hiçbir insanın Cenab-ı Hakk'ın bu mukaddes ismiyle başkasına hitap ettiği, bir kimseye ad verdiği beşer tarihinde duyulmamıştır. Allah ismi ibadette, rububiyette iştirâki redde delâlet eden yegane isimdir. 

Allah ismi celili, Cenab-ı Hakk'ın diğer bütün isimlerinin manasını kendinde bulundurmaktadır.

ALLAH'IN SIFATLARI

İlâhî sıfatlar, zatî ve sübutî olmak üzere iki gruba ayrılıyor.

Zatî Sıfatlar:

1. Vücut (Varlık),
2. Kıdem (Ezeliyet, evveli olmama),
3. Beka (Ebediyet, ahiri olmama),
4. Vahdaniyet (Bir olma, şeriki bulunmama),
5. Kıyam binefsihî (Varlığının devamının zatından olması, başkasın yardımıyla olmaması),
6. Muhalefetün-lil-havâdis (Zatının mahlukatın zatlarına ve sıfatlarında mahluk sıfatlarına benzememesi).

Sübutî Sıfatlar:

1. Hayat  
2. İlim
3. İrade 
4. Kudret
5. Sem (işitme) 
6. Basar (görme)
7. Kelâm 
8. Tekvin (Yaratma, var etme.)

Tekvin sıfatı Maturudî mezhebine göredir. Diğer İtikat imamımız İmam Eş’arî, bu sıfatı müstakil bir sıfat olarak düşünmez. Böylece bu mezhepte Sübutî sıfatlar yedi tane olmuş olur.

Bazı İslâmî kaynaklarda ilâhî isimlerden de sıfat diye söz edildiği görülür. Meselâ, Kerim Allah’ın bir ismidir. Aynı zamanda Allah’ı kerem sahibi olarak vasıflandırması cihetiyle de sıfat vazifesi görür. "Kerim Allah", dediğimiz zaman Kerim ismini sıfat makamında kullanmış oluruz.

Yine bu kaynaklarda Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları üç grupta mütalâa edilir:

1. Zâtî sıfatlar (Sübutî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar)
2. Fiilî sıfatlar.
3. Manevî sıfatlar.

Allah’ın bütün güzel isimleri bu sıfatlardan birine dayanır. Meselâ, Âlim ismi sıfat-ı sübutiyeden “ilim” sıfatına, Kadîr ismi “kudret” sıfatına, Mütekellim ismi "kelâm" sıfatına dayanır. Keza, Evvel ismi, zatî sıfatlardan kıdem sıfatına, Âhir ismi, bekâ sıfatına dayanır.

İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır. Hâlik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya (hayatlandırma) fiiline; Musavvir ismi tasvir, yâni sûret verme fiiline; Mümit ismi, imate (ölümü verme) fiiline dayanır.

Bazı isimler de manevî sıfatlara istinat ederler. Hakîm ismi Cenâb-ı Hakk’ın hikmet sahibi olması sıfatına; Kebir ismi, kibriya sahibi olma vasfına; Cemil ismi, cemal sahibi olmasına dayanır...

allah, allah ne demek, allah nedir, allah var gam yok, allah yar, allaha iman, allahın birliği, allahın varlığı, allahın sıfatları, zati sıfatlar, subuti sıfatlar, vahdaniyet, 

PİŞMANLIK SÖZLERİ

28 Ocak 2019 Pazartesi / No Comments
altın sözler, deneyim nedir, doğru, doğrular, doğruluk, insan, pişmanlık sözleri, sevgiliye pişmanlık sözleri, sözharmanı, tecrübe ne demektir, tek, yanlış insanlar,  

PİŞMANLIK!

İnsanların doğru ya da yanlış insan olduklarını tespit etmek zordur.
Çünkü göründüğü gibi davrananları bulmak zorlaştı.
Tecrübe, doğru ya da yanlış insanlardan edindiğimiz deneyimlerdir.
Tek pişmanlığım yanlış insanlar için yaptığım doğrulardır.
*

PİŞMANLIK SÖZLERİ

— Sonunda eyvah diyeceğin şeylere başta eyvallah deme.
     Pişman ol fakat pişman ölme! (Necip Fazıl KlSAKÜREK)
*
— Ben beklerim. Dönmen için değil, pişman olduğunu görmek için.
*
— Kimse elindekinin değerini bilmez sahip olduğu sürece; Ama bir gün onu kaybettiğinde geç kalınmış tek bir söz: Keşke.
*
— Ne zaman pişman olursun biliyor musun? Yarım bıraktığını başkası tamamladığında!
*
— Çevremizdekilerin oyunlarına gelmeyelim, etrafımızdakilerin oyuncağı olmayalım. Bırak birbirimizi tamamlayalım.. Bir hayatı birlikte yaşayalım pişmanlıklardan kurtulalım birbirimiz için hayal olalım, pişmanlıklar da uzak birbirimize yakın olalım..
*
— Seven Ben Sevilen Sen Ağlayan Ben Ağlatan Yine Sen!!
*
— Kendimde O Gücü Bulabilseydim Eğer
*
— Pişman olursun fayda vermez.. İş işten geçer zaman geri gelmez.. Sakın kırma kimsenin kalbini.. Kırılan kalpler kolay düzelmez !
*
— Gidilmemiş yerlerin, okunmamış kitapların, dilimin ucuna takılıp kalmış cümlelerin pişmanlığını duyuyorum en çok..
*
— Nasıl sensizliği ben yaratmadımsa bir gün yaşayacağın bensizlik benim eserim olmayacak
*
— Birgün gururunu yenip bana geri dönmek istersen sakın dönme Çünkü senin gururunun bittiği yerde benim gururum başlar
*
— Bir gece ay bana sordu NEDEN seni ağlatan biriyle berabersin Aya baktım ve dedimki sen hiç gökyüzünden vazgeçebilirmisin
*
— Alsalarda şu yaşla dolu gözlerimi yerlerinden Çalsalarda haberim olmadan seni kalbimden Eğer unutacaksa bu can çıkmasın bedenimden Ölürsem söyleyin mezarıma gelmesin o sevmeyi bilmeyen
*
— Sana o kadar kırgınım ki, seni bin parçaya bölsem yetmez Ama kaybolacak bir parçanada gönlüm elvermez
*
— Bütün insanları sevebilirdim, sevmeye senden başlamasaydım
*
— Yürüdüğün yollardan geçebilirsin bir daha fakat anılardan,ASlA!
*
— Bunca acıyı çekmez hiç kimse ve bunca ölümden kolay dönülmez bu kadar sevmeyince
*
— Öyle kolay değil benden kurtulman, hesabım bitmedi daha seninle, öcümü almazsam haram yaşamak, hesabım bitmedi daha seninle
*
— Dünyanı tersine döndüreceğim, senide canından bezdireceğim, yaktığın ateşi söndüreceğim ,hesabım bitmedi daha seninle
*
— Bugün yeni bir meyhane keşfettim mezarlığın tam karşısında beni ararda bulamassan ya meyhanedeyim ya da tam karşısında
*
— Dinlediğim her şarkıda başroldesin, aldığım her nefeste adını sayıklarım sevgilim. Yalnızlık dahi hayalinle güzelken seni sensiz nasıl yaşarım söyle sevgilim.. Aldığım nefesteyken adın, baktığım heryerde karşımdayken hayalin, kalbim senin için atarken seni sensiz nasıl yaşarım sevgilim…? Pişmanım sensiz, pişmanım yarım kaldım sensiz sevgilim.
*
— Senden ayrılmadan önce bilmiyordum hiç hayatın anlamsızlığını. En güzel şeylerin bile yavan kaldığını…
*
— Üzgünüm, pişmanlıklarımın arasında başka yer kalmadı.
*
— O bir sırdı ve ben tutamadım O’nu içimde.
*
— Geçmişimi yargılama, ben artık orada yaşamıyorum!
*
— Pişman olduğum şeylerde bir süre sonra geçince hep iyi ki öyle olmuş diyorum. Doğru olan şeyleri görmem için illa Ben Seninle Tanıştığıma ; Bir Kere Memnun Oldum , Bin Kere Pişman . . !
*
— Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir! Sadi Şirazi
*
— Ne yaparsan yap, pişman öleceksin. Belki yaptıklarından, belki de yapmadıklarından. Dostoyevski
*
— Hayattaki en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.” – Tolstoy
*
— Siz siz olun, ezberlemeyin numarasını. Yada hep -7’de olun. Aramayın, canınız aramak istesede arayamayın. Değmiyor.
*
— Sonunda ‘eyvah’ diyeceğin şeylere, başında ‘eyvallah’ deme. Pişman ol fakat pişman ölme…
*
— Doğrular zor gelir insanlara ama yanlışlarla yaşayan elbet pişman olur.
*
— Utanma bilmeyen pişmanlık bilmez.
*
— Hiddet ekilen yerden pişmanlık biçilir (Alessandro Manzoni)
*
— Çok değer vermek demek, çok pişmanlık demektir.
*
— Zamanında söylemen gerekenleri söylemezsen SEVİLEN üzgün olur SEVEN hem üzgün hem pişman olur!!!
*
— Pişman olursun fayda vermez.. İş işten geçer zaman geri gelmez.. Sakın kırma kimsenin kalbini.. Kırılan kalpler kolay düzelmez !
*
— Gidilmemiş yerlerin, okunmamış kitapların, dilimin ucuna takılıp kalmış cümlelerin pişmanlığını duyuyorum en çok..pişman olmam lazım.
*
— Şimdi başımı kendi omzuma koyup gidiyorsam yenildiğimden değil, yanıldığımdandır.
*
— Okuduğum en gerçek hikayeydi. Bir erkeğin gözlerindeki pişmanlık.
*
— Seni kırıdığım için değil; ne olursa olsun gitmene izin verdiğim için kendimi affedemiyorum.
*
— Annem’in ‘Kirli neyin var?’ sorusuna üzülerek geçmişim diyemiyorum.
*
— Durmaz içimdeki pimanlığın kanayan yarası, seni nasıl üzdüm farkında değilim.. Seni nasıl kırdım anlayamadım ben nerde hata yaptım… Elini yüreğine koy ve affet beni pişmanım büyüklük göster affet beni…
*
— Öyle kolay değil benden kurtulman, hesabım bitmedi daha seninle, öcümü almazsam haram yaşamak, hesabım bitmedi daha seninle
*
—Sindiremeyecektim senden kalanları benden uzak mezarlara koymaya!
*
— Evet ben de hata yaptım! Hiç hak etmeyen insanlara, iyimserlik kapılarımı sonuna kadar defalarca açtım! Ama artık geç de olsa akıllandım.
*
— Senden ayrılmadan önce bilmiyordum hiç hayatın anlamsızlığını. En güzel şeylerin bile yavan kaldığını. . .
*
— Pişman olursun fayda vermez. İş işten geçer zaman geri gelmez. Sakın kırma kimsenin kalbini. Yıkılan kalpler kolay düzelmez!
*
— O bir sırdı ve ben tutamadım O’nu içimde.
*
— Sindiremeyecektim senden kalanları benden uzak mezarlara koymaya!
*
— Dünyanı tersine döndüreceğim, senide canından bezdireceğim, yaktığın ateşi söndüreceğim ,hesabım bitmedi daha seninle
*
— Çevremizdekilerin oyunlarına gelmeyelim, etrafımızdakilerin oyuncağı olmayalım. Bırak birbirimizi tamamlayalım.. Bir hayatı birlikte yaşayalım pişmanlıklardan kurtulalım birbirimiz için hayal olalım, pişmanlıklarda uzak birbirimize yakın olalım..
*
— Bugün yeni bir meyhane keşfettim mezarlığın tam karşısında beni ararda bulamassan ya meyhanedeyim ya da tam karşısında
*
— Geçmişimi yargılama, ben artık orada yaşamıyorum!
*
— Bütün insanları sevebilirdim, sevmeye senden başlamasaydım.
*
— Utanma bilmeyen pişmanlık bilmez.
*
— Diyar diyar dolaşıp yine içime gömecektim seni en sonunda.
*
— Üzgünüm, pişmanlıklarımın arasında başka yer kalmadı.
*
— Okuduğum en gerçek hikâyeydi. Bir erkeğin gözlerindeki pişmanlık. . .
*
— Dilim kal demeyi bilirdi, sende kalabilecek yüreği görseydi.
*
— Asıl hata, karşındakine haddinden fazla değer verende.
*
— Veda edemem o sıcacık ellerine, ayrılamam gözlerinden sevgilim. Pişman oldum yaptıklarıma sensiz olmak ölüm gibi, sensizlik bana en büyük acı sevgilim.. Ne olur tut bırakma ellerimi. . .
*
— Okuduğum en gerçek hikayeydi. Bir erkeğin gözlerindeki pişmanlık.
*
— O bir sırdı ve ben tutamadım Onu içimde.
*
— En güzel hatıralarım senin eserin ve olacak hatıralarında en güzeli sensin sevgilim. Şimdi sensiz kelimeler boğazımda düğümleniyor ve sensizliğin acısı gözlerimden akıyor. Pişmanım sevgilim sensizliğime pişmanım..
*
— Gelenler benimdir mutluluğumdur, gidenler pişmanlıklarım. Tutmak istemem onları yanımda.
*
— Pişmanım sözlerimden, pişmanım sana yaptıklarımdan, şimdi sensizliğin yarısındayım, sensizliği yaşarken can çekişiyorum sevgilim. . . Pişmanım sensizliğe gittiğim için pişmanım ellerinden uzak olduğum için. . .




altın sözler, deneyim nedir, doğru, doğrular, doğruluk, insan, pişmanlık sözleri, sevgiliye pişmanlık sözleri, sözharmanı, tecrübe ne demektir, tek, yanlış insanlar, pişmanlıklar

SEVGİ VE GÜVEN!

/ No Comments
ağaçlar, dallar, güven ne demek, insan, kır, kırmak, meyveler, sevgi, sevilmek, sevmek, sözharmanı, sevgi güven ilişkisi, aşk sözleri, güvenini kırmak ne demektir, altın sözler, özlü sözler

SEVGİ-GÜVEN İLİŞKİSİ

Sevgi için öncelikle Güven gereklidir.
Güven olmadan Sevgi olmaz.
İnsan sevilmek istiyorsa Güven vermeli.
*
Ağaçtan meyve bekliyorsan dalını,
İnsandan sevgi bekliyorsan güvenini kırma.
*
Sevgi ve Güven İlişkisi

Sevgide en önemli liman güvendir. Eğer sığınacak bir liman kalmamışsa geminizin işi çok zor. Sevgilinize güvenmekten başka çaremizde yok aslında. Aslında günlük hayatın yoğunluğunu, teknolojiyi, büyük şehirleri düşünürsek sevdiğimiz bizden zaten ister istemez uzakta. Ve güvenizi sarsacak bir şey yaparsa bunu ruhumuz bile duymayacaktır. Çünkü 24 saat onu bir kamera ile izlemeniz mümkün değil. Burada ona duyduğunuz güveni hissettirmelisiniz. Buda onun vicdani sorumluluğunu artıracaktır. Mesela ona ne kadar güvendiğinizi söyleyerek onu onore edebilirsiniz. Ayrıca sizi gerçekten seven insana mutlaka güvenmeyi öğrenmelisiniz. Çünkü ister istemez onun sevgisi güveninizi sarsacak bir davranış göstermesini engelleyecektir. Kendi isteği dışında sosyal veya istemsiz bir duruma maruz kalmış yada nadiren de olsa şeytana uymuş biri dahi olsa, sizi seviyorsa güveninizi sarsacak hiç bir şey yapmayacaktır. 

En provakatif durum ise ona güvenmediğinizi söylemeniz veya sürekli hissettirmenizdir. Bu o kişi sizi sevse bile, sizin tacizkar güvensizlik sinyalleriniz, partnerinizin kriz anlarında zaaflarına yenik düşmesini hızlandıran bir durum olarak karşımıza çıkacaktır. O zaman öncelikle kendinize olan güveninizi tam olarak sağlayıp, iç huzuru bulduktan sonra partnerize güvenmeyi öğrenin dersek yanlış olmaz. Bunu ona yani sevdiğinizi ve güvendiğinizi hissettirin, ama dozunu da abartmayın. Ayrıca güvenmediğinizi sürekli söyleyerek bir yere varmanız da mümkün değil. Siz kendi değerinizi bildiğiniz, sevgide aciz olmadığınız sürece, sizi seven partneriniz sizi aldatmayacak, güveninizi sarsmayacaktır. Gerçek sevgi içinde aldatma, güveni sarsma, güveni boşa çıkarma asla barınamaz. Ama yapısal bir bozukluğu olan ve güven sarsmayı adet edinmiş kişiler bu yazılanların dışında.



ağaçlar, dallar, güven ne demek, insan, kır, kırmak, meyveler, sevgi, sevilmek, sevmek, sözharmanı, sevgi güven ilişkisi, aşk sözleri, güvenini kırmak ne demektir, altın sözler, özlü sözler 

ALLAH NEREDE?

/ No Comments
allah nedir, allah kimdir, allah nerededir, allah nasıl yaratmıştır, insan nasıl yaratılmıştır, ehli sünnet ne demektir, ehli sünnet nedir, hamdolsun, kainat, kul, sonsuz, sonsuzluk, uzay,


ALLAH YETER!

Sonsuzluğun Sahibi Allah'a;
HAMDOLSUN...
*


Ehli sünnet itikatında ALLAH nerededir? sorusunun cevabı...

Allah Nerede?

Hamd, ancak Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in, O’nun ehli ve Ashabinin ve Kiyamet’e kadar onlarin yoluna uyanlara olsun.

‘Allah nerede?’ Bu soru karsisinda bakin ne tur cevaplarla karsilasacagiz;

Bircoklari “Tovbe estagfirullah, bu ne bicim soru! Allah’a hasa, summe hasa mekan mi tayin ediyorsun?Allah mekandan munezzehdir!”diyecekler. Bazilari da tam aksine “Allah her yerde”, “Allah mu’minin kalbinde”, “Allah nerede anarsan orada”, “Allah arsda, ama arsin yeri belli degil”, “Allah gokte ama bizim bildigimiz gokte degil”vs…gibi yanitlar verecekler. Hakikat, bu cesitli goruslerin arasinda mi gizli veya gercekten bu soruyu sormak hatami?

Yaratilmislarin en mukemmeli Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem Allah hakkinda ‘nerede?’ diye sordugu sahih kaynaklarca sabittir. Muslimde gecen hadiste O, Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariyeye: “Allah nerededir?” diye sormustur. Bu hadisin tamamini birazdan zikredecegim.

Ayni sekilde: “Rabbimiz semavati ve arzi yaratmadan once nerede idi?” diye soran kimseye de O, Sallallahu Aleyhi Vessellem: “Tek basina vardi, O’ndan baska bir varlik yoktu…”,diye cevap vermistir.[B u hadis el-Akidetu’l-Vasitiyye ve Sehrinde zikredilmistir.]

Peygamber Sallallahu Aleyhi Vessellem’den boyle soru sorani azarladigi yahut ta ona: “Sen yanlis bir sekilde soru sordun,” dedigine dair bir rivayet gelmemistir. Anlasilacagi gibi bu soruyu sormanin hata oldugunu soylemek asil hatanin ta kendisidir.

Allah Nerede? “Allah gokleri ve onlarin aralarinda olani alti gunde yaratan, sonra arsa istiva edendir.”[Secde, 4]

“O, gokleri ve yeri alti gunde yaratan, sonra da arsa istiva edendir.” [Hadid, 4]

Rahman ars uzerine istiva etmistir… buyrugu sani yuce Allah’in arsin uzerine istiva ettigini haber verdigi, Kur’anin yedi yerinde gecmektedir. Bu buyruklar aciktir ve herhangi bir te’vil ihtimali yoktur.

Istiva Arab dilinde ‘yuksek olus’ ve ‘yuksege cikmak’ demektir. Burada ise istiva lafzindan ancak istikrar etti (yerlesti), ustune cikti, uzerine yukseldi ve uzerine cikti anlasilir.[Bu aciklamayi Ibnu’l Kayyim ‘en-Nuniyye’ diye bilinen siirinde dile getirmektedir.]

Ars ve Kursi Ehl-i sunnet ve’l cemaat kursi ile arsin hak olduguna inanirlar. Arsin buyuklugunu Yuce Allah’tan baska kimse bilemez. Kursi’nin ars’a nisbeti ise buyuk bir duzlukte birakilmis bir halka gibidir. Gokleri ve yeri kusatmistir. Allah’in ars’a da, kursi’ye de ihtiyaci yoktur. Ona ihtiyaci oldugundan dolayi arsa istiva etmis degildir. Aksine bu kendisinin tesbit ettigi sonsuz bir hikmetin geregidir. O arsa’da, arsin disindaki diger varliklara da muhtac olmaktan munezzehtir. Sani yuce Allah bundan cok daha buyuktur. Aksine ars da, kursi de, O’nun kudret ve egemenligi ile tasinan iki varliktir.

Ehl-i sunnet ve’l cemaate gore yuce Allah’in kendi zati hakkinda haber verdigi sekilde arsi uzerinde yuce zatinin bildigi bir keyfiyet ile yarattiklarindan ayri olmak uzere istiva etmistir. Nitekim Imam Malik ve baskalari da: “Istiva”nin ne demek oldugu bilinmektedir, ancak keyfiyeti mechuldur (nasilligi bilinemez).”

Bazilarinin (ta’tilcilerin) korukledikleri, istivanin kabul edilmesi halinde dogru olmayan birtakim seylerin de kabul edilmesi gerekir, seklinde ifadeler baglayici degildir. Cunku ehl-i sunnet ve’l cemaat, O’nun arsin uzerinde olusu herhangi bir mahlukun, bir baska mahlukun uzerinde olusu gibidir, demiyor. Burada ve Allah’in diger sifatlarinda da uyduklari kaide de yuce Allah’in: “O’nun benzeri hicbir sey yoktur ve o herseyi isitendir, gorendir,” buyrugudur.[Sura, 11]

Acaba bu bazilari: Semada kendisine yonelinecek bir Rab, arsin uzerinde kendisine ibadet olunan bir Ilah yoktur mu demek istiyorlar? Acaba bu bazilari bu inaclariyla Allah’in ve Rasulunun getirdiklerine karsi geldiklerinin ve boylece de delalete dustuklerinin farkindamidirlar?

Ehl-i sunnet ve’l cemaat Allah Azze ve Celle’nin arsin uzerinde olduguna ve arsin da gokte olduguna iman ederler. Allah’in, gokte ki arsin uzerine istiva ettigini belirten bircok ayetler ve sahih hadisler vardir:

Allah Azze ve Celle’nin gokte olduguna delalet eden ‘Kur’an Ayetleri’

“Allah semadan butun dunya islerini idare eder. Sonra ameller bir gunde O’na yukselir…”[Secde, 5]

“Goktekinin sizi yere gecirmesinden emin mi oldunuz?” [Mulk, 16]

“Yoksa semada olanin uzerinize tas yagdiran bir ruzgar gondermesinden emin mi oldunuz?..[Mulk, 17]

“Ustlerindeki Rablerinden korkarlar…” [Nahl, 50]

“Firavun, veziri olan Haman’a soyle dedi: Ey Haman! Bana yuksek bir kule yap, belki bazi yollara muttali olurum. Goklerin yoluna muttali olurum da, Musa’nin Ilahini gorurum. Cunku ben Musa’nin soylediginin, yani davet ettigi semada ki Ilah iddiasinin yalan oldugunu zannediyorum.” [Mu’min, 36/37]

Allah Azze ve Celle’nin gokte olduguna delalet eden ‘Hadisler’ Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariye’ye: “Allah nerede” diye sormus, o: Semadadir, diye cevap vermis. Bu sefer: “Ben kimim?” diye sormus, yine cariye: “Sen Allah’in Rasulusun,” deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Sen bunu azad et, cunku o mu’min birisidir,” demistir.[Muslim, Ebu Davud, Nesai, Malik, Ebu Hanife ve baskalari rivayet etmislerdir.]

(Allah’in semada oldugunu soyleyen cariyenin Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi Vessellem tarafindan mu’min ilan edilmesi, kisinin mu’min olabilmesi icin Allah’in semada oldugunu bilmesinin gerektigini teskil eder.)

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem buyurdu ki: “Merhametli olanlara, Rahman olan Allah’u Azze ve Celle’de merhamet eder. Dunya ehline merhamet edin ki: semada ki Rahman olan Allah’da size merhamet etsin.” [Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed, Humeyd Hakim ve Hatib sahih bir senedle rivayet etmislerdir]

Yine Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem soyle buyurmaktadir: “Semada bulunan Allah’in emini oldugum halde bana guvenmez misiniz?”[Buhari ve Muslim]

Bundan sonra ki yazilanlar yorumsuz ve eklemeler yapilmadan Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in faziletlerinden bahsettigi ve suphesiz Islam dinini herkesten daha iyi bilen ilk uc neslin akideleridir (inanclaridir). Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem soyle buyuruyorlar: “Insanlarin en hayirlisi benim cagdaslarimdir. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler.” [Buhari ve Muslim Bu nesiller Allah’i Kur’an ve sunnette gelmis sifatlarla bilip, tanidilar. Allah’i, Allah’in kendi zatini ve Rasulunun O’nu nitelendirdigi sifatlarla nitelendirdiler. Lafizlari kullandiklari gercek anlamlarindan saptirma yoluna gitmediler. O’nu isim ve ayetlerinde ilhada sapmadilar. Yuce Allah’in yedi semavat’in ustunde ve yarattiklarindan ayri olarak Arsin uzerinde istiva ettigine, ilmiyle herseyi kusattigina ve keyfiyet nisbeti olmaksizin inandilar. Kur’an’da gecen ‘istiva”ya ‘istila etti’ yahut ‘malik oldu’ yahut ‘galib geldi ve kahretti’ anlamlari kesinlikle vermediler.

Allah Azze ve Celle’nin gokte olduguna delalet eden ‘Sahabe’ kavilleri Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’dan, soyle dedi:

“Dunya semasi ile ondan sonra ki gelen semanin arasi besyuz senedir.Her iki semanin arasi boylece besyuz senedir. Yedinci sema ile Kursinin arasi da besyuz senedir. Kursi ile suyun arasi da besyuz senedir. Ars ise suyun ustundedir. Arsin ustunde de Allah’u Tebareke ve Teala vardir. Sizin mesgul oldugunuz amelleri oradan bilir.” [Bu eseri Ebu Said ed- Darimi er Reddu alel Cehmiyye nam kitabinda Inbi Huzeyme Tevhid’de ve beyhaki Esma’da sahih bir senedle rivayet etmislerdir.]

Abdullah ibni Omer radiyallahu anh’den, soyle dedi:

“…Ebu Bekir radiyallahu anh Muslumanlara hitaben bir hutbe irad ederek soyle dedi: Ey insanlar! Eger ibadet ettiginiz ilah Muhammed idiyse, o oldu. Eger ibadet ettiginiz ilah semada ki Allah idiyse, O olmemistir...” [Bu eseri Ebu Said ed-Darimi er-Reddu ale’l Cehmiye nam kitabinda hasen bir senedle rivayet etmistir.]

Abdullah ibnu Selam radiyallahu anh’ dan, soyle dedi:

“Allah Azze ve Celle yer yuzunu yaratmaya baslayip, pazar ve pazartesi gunu yedi kat yeri yaratti. Sali ve carsamba gunude onun maisetini takdir etti. Sonra da semaya istiva etti ve iki gunde de semalari yaratti." [Bu eseri Ibnu Mendeh Tevhid’de sahih bir senedle rivayet etmistir. Zehebi de Uluv’da zikretmistir.]

Allah Azze ve Celle’nin gokte olduguna delalet eden ‘Dort Mezheb Imamlarinin’ kavilleri Imam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh soyle buyurmustur:

“Her kim: ‘Rabbim gokte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kafir olmustur. Ayni sekilde: ‘O, arsinin uzerindedir. Fakat ars gokte midir, yerde midir bilmiyorum’ diyen kimse de kafir olmustur.” [El-Fikhu’l Ebsat]

“Arsin semada oldugunu inkar ettimi subhesiz ki o kafir olur.” [20] Bu eseri Zehebi Uluv’da zikretmistir.“Allahu Teala goktedir, yerde degil” [el-Esma ve’s-Sifat]

Kendisi “kulluk ettigin ilah’in nerededir?” diye soran kadina: “Allah’u Subhanehu ve Teala semada’dir, yerde degildir”, cevabini verdi.[el-Esma ve’s-Sifat]

Imam Safii Rahmetullahi Aleyh soyle buyurmustur:

“Imam’i Malik, Sufyan ve daha onlardan baska Ehli Sunnet onderlerinden gordugum ve benim de uzerinde oldugum hak olan kavil sudur; Allah’dan baska ilah olmadigina ve Muhammed -sallallahu aleyhi vessellem-’in Allah’in Rasulu olduguna sehadet edip, ve Allah’u Azze ve Celle’nin de semasinda arsinin uzerinde oldugunu, istedigi gibi kullarina yaklasip ve istedigi gibi de dunya semasina indigini ikrar etmektir.” [Bu eseri Zehebi Uluv’da tahric etmistir.]

Imam Malik Rahmetullahi Aleyh soyle buyurmustur:

“Allah semadadir. Ilmi ise her yerde’, derdi.” [Ebu Davud, Mesaili’l –Imam Ahmed, Sunne, Ibn-i Abdilber Temhid]

Imam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh soyle buyurmustur:

“Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattiklarindan ayri olarak kudreti ve ilmi ile her yerde oldugu halde yedi kat semanin uzerindemidir?’ Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben soyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arsinin uzerindedir, hic bir seyde ilminden gizli degildir.” [Bu eseri Hallal es-Sunen’de rivayet etmistir.]

Supheciye Cevap

Ehl-i sunnet ve’l cemaat’in Allah’in gokte ki arsinin uzerine istiva ettigine iman ettiklerini delilleriyle ispatladik.

Fakat bazilari bunca delillere ragmen suphelerini bizlere su ayetlerle sunabilirler:

“Nerede olursaniz, O sizinle beraberdir.” [Hadid,4] “Tasalanma, suphe yok ki O bizimle beraberdir.”[Tevbe, 40] “Bir de sabredin. Suphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” [Enfal, 46]

Bu ayetleri onlar, Allah’in heryerde oldugunu ispatlamak icin delil olarak getirirler. Bu ayetlerde asil kastedilen beraberlik ve yakinlik, Allah’in ilmi ve kusaticiligi ile yakinligidir. Nitekim Allah’u Teala soyle buyurmaktadir:

“Andolsun ki Biz insani yarattik. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldugunu da biliriz. Zaten Biz ona sahdamarindan aha yakiniz.” [Kaf, 16]

Boylelikle Kur’an ve hadislerde sozkonusu edilmis yuce Allah’in yakinligi, beraberligi ile yine bunlarda sozkonusu edilen Allah’in yukarida yani gokte olusunu belirten buyruklar arasinda herhangi bir aykiriligin bulunmadigi acikca ortaya cikmis olmaktadir.

Butun bunlar sani yuce Allah’a yakisan sekilde Allah’in sifatlaridir. Hic birisinde O’nun benzeri hicbir sey yoktur. Allah’u Azze ve Celle soyle buyurmaktadir: : “O’nun benzeri hicbir sey yoktur ve o herseyi isitendir, gorendir,”



allah nedir, allah kimdir, allah nerededir, allah nasıl yaratmıştır, insan nasıl yaratılmıştır, ehli sünnet ne demektir, ehli sünnet nedir, hamdolsun ne demektir, kainat, kul, sonsuz, sonsuzluk, uzay, 

UNUTMAK!

15 Ocak 2019 Salı / No Comments
altın sözler, en güzel resimli sözler, kişi ne demektir, özlü sözler, unutma, üç adam, unutulmayacak kişiler, unutulmazlar, üç kişiyi unutma, yardım etmek, yaş nedir, zor gün dostu, zor dostum

UNUTMA!

Üç kişiyi asla unutma!

1- Zor gününde sana yardım edeni
2- Zor gününde seni bırakanı
3- Sana o zorluğu yaşatanı
*
Anımsamak bir türlü buluşmadır. Unutmak ise bir tür özgürlük…Halil Cibran
*
İnsan unutmak istediklerini değil, hayatın ona unutturduklarını unutur.
Ahmet Batman
*
Birisini unutmak zorundaysanız, bunu sindire sindire yapın. Çünkü aklın zamansız öldürdükleri, yürekte amansız dirilir. Paul Auster
*
İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz. Friedrich Nietzsche
*
Güzellikten doğan aşka yaslanarak her şeyi unutmak, senden gayrini geride bırakmak isterdim. Fakat ne mümkün! Ne zaman unutur gibi olsam olmuyor. Unutmak istediğim şeyin tam ortasındayım. Nazan Bekiroğlu
*
Ağzınızdan çıkanlara daima dikkat edin. Çünkü bir sözü unutmak bir yüzü unutmaktan çok daha uzun zaman alır. Louis Aragon
*
Bana hatırlama sanatını değil, unutma sanatını öğret; çünkü ben hatırlamak istediklerimi hatırlıyor, unutmak istediklerimi unutamıyorum. Themistocles
*
Bildiğini iyi bilen ve unutmayan adam, başkaları, unutkanlık yüzünden bildiklerini yeniden öğrenmek için uğraştıkları ve vakit kaybederek oldukları yerde durdukları sırada, daima ilerleyen ve yeni işler başaran adamdır.
William James
*
Beklemek de acı vericidir, unutmak da.

Ama en berbatı bu ikisi arasında karar verememektir.

Beklemeli mi?

Unutmalı mı? Paulo Coelho
*
Unut, çünkü bunları çok düşünürsen insanlara kızmak ve belki, sonunda onlardan nefret etmek zorunda kalacaksın. Yalnız unutmak onları yeniden sevmene ve aralarında yaşamana olanak verir…Henri Charrière
*
Lakin tiksinmek unutmak demek değildir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu
*
Gitmek unutmak değildir sen bunu çok iyi biliyorsun. Aklımda gözlerin varken, sen buna gitmek mi diyorsun? Can Yücel
*
Çocukluğun arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır. Hatırlamak, bayramlık elbiselerde leke bırakır. Oysa herşeyi unutmak kabildir. İyidir unutmak, göz temizliğidir. İnsan unuttunca ve unuttukça, bir kedi gibi kendi kabahatinin üstünü örtebilir. Yeter ki hafıza üşüsün….Elif Şafak
*
Aşk unutturur her şeyi, ben de unutmak istiyorum. Aşkın unutturduğu şey kendindir. Ne güzel bir unutkanlıktır bu. Çünkü kendini unutunca, tüm evreni hatırlarsın. Sen evreni hatırlarsan, evren de seni hatırlar ve kendinle, yapayalnız değil, tüm evrenle yaşarsın hayatı. İşte ben bu yüzden, tüm evrenle yaşamak için, aşık olmak istiyorum. Serdar Özkan
*
Uyumak iyiydi çünkü bir nevi ölüm gibiydi uyku. Dünyayla irtibatı kesmekti, unutmaktı, rüyalara sığınmaktı. Ayşe Kulin
*
Affet ama asla unutma,

yoksa tekrar yaralanırsın.

Affetmek bakış açını değiştirir,

unutmak ise aldığın dersi kaybettirir. Paulo Coelho
*
Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım.

Zaman değil yürek istiyormuş.

O da sende kaldı… Yılmaz Güney
*
Gitmek sadece bir eylemdir, unutmaksa koca bir devrim. Nazım Hikmet
*
İyileşmek sadece belli alışkanlıkları bir yana bırakmak değil, onları yeniden kazanacak yolu da unutmak anlamına geliyordu. Gonçalo M. Tavares
*
İnsanın iki türlü derdi vardır:Çok karışık gerçekleri öğrenemez, çok basitlerini de unutur. Rebeca West
*
Gidiyorum; sana bir yığın hatıra bırakarak.

Anmak mı? Anma, başkaları duymasın.

Hatırlamak mı? Hatırlamayabilirsin.

Unutmak mı? Unutamazsın. Özdemir Asaf
*
Unutmamak unutmaktan büyük sanılır..

”Hiç unutmuyorum” derler..

”Hiç unutamayacağım” derler..

”Hiç unutamam” derler..

”Unutmam” derler..

Ve unuturlar, unuturuz, unutursun..

Hatırlamayı bile! Özdemir Asaf
*
Gülmeyi unutmak, hangi yaşta olursanız olun affedilmez bir suçtur. Çocukluktaysa en büyük günahlardandır.Albert Espinosa
*
Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam , aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.Attila İlhan
*
Bir düzene girmek isteyen, unutma sanatını öğrenmek zorundadır.Ernest Jünger
*
Ne tuhaf bir ikilemdi: Yaşadıkça unutmak mümkün değildi, ama unutmak için de yaşamak gerekiyordu.Bildiğin bir sırrı taşımak, bilmediğin sırların peşinden koşmaktan daha zordur. Ağırdır yükü.Ali Kırca
*
İnsanın en büyük kişisel sorunu, ölümü özünün kaybı olarak görmek. Ama nedir öz? Öz, hatırladığımız her şeydir. Bu yüzden ölümün bizi dehşete düşüren yönü, geleceği değil geçmişi kaybedecek olmamızdır. Unutmak, yaşamın içinde yer alan bir tür ölümdür zaten.Milan Kundera
*
Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.Zülfü Livaneli
*
Bazı olaylar karşısında, dünyanın arzu ettiği tek şey çabucak unutmaktır. Ama bazılarına hatırlamak düşer, yeniden olmasın diye..Giorgio Faletti
*
Öyle çok ki içimdeki ölüler ve öyle çok ki unutmak istediklerim.Pablo Neruda
*
Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır. Friedrich Schiller
*
Bazen susmak gerekiyormuş, bazen bomboş bakmak hayatın yalanlarına… Anlamaya çalışmak saçmalık! Anlamadan yaşamak gerekiyormuş.. Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Zaman değilmiş gideni getiren, aslında zamanmış var olanı götüren…Sunay Akın
*
Unutmak, bir sorun değil, gerekliliktir. Önemli olanı öne çıkarmak ve ihtiyaç duyulanı güçlü bir şekilde hatırlamak için bazı şeyleri unutmalıyız. Unutmak bizi acılı bilgilerden ve anlamsız ayrıntılardan arındırır. Mümin Sekman
*
Bilineni unutmak istemek, safça bir anlayışı yapay olarak daha yüksek bir düzey derecesine yükseltmek her zaman özel bir çaba gerektirir. Sigmund Freud
*
Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunla yaşadıklarını değil, onun sana yaşattıklarını hatırla. Anton Çehov
*
Hayat haklı, ölüm gerçek! Ölüm gerçeğiyle yan yana oturan varlıklarız. Ama yine de ölümü düşündükçe değil, unuttukça mutlu oluyoruz. Unutmak, hafızanın soluklanması, anılarsa geçmişin sandalıdır. Kahraman Tazeoğlu
*






altın sözler, en güzel resimli sözler, kişi ne demektir, özlü sözler, unutma, üç adam, unutulmayacak kişiler, unutulmazlar, üç kişiyi unutma, yardım etmek, yaş nedir, zor gün dostu, zor dostum

AYASOFYA

7 Ocak 2019 Pazartesi / No Comments
ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii
Tarihçe

Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden sanat dünyası açısından önemli bir yer teşkil etmektedir.

Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.
ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii, ayasofya müzesi

Birinci kilise, İmparator Konstantios (337-361) tarafından 360 yılında yapılmıştır. Üstü ahşap çatı ile örtülü, uzunluğuna gelişen (bazilikal) planlı birinci yapı, İmparator Arkadios’un (395–408) karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği İoannes Chrysostomos arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, patriğin sürgüne gönderilmesi üzerine 404 yılında çıkan halk ayaklanması sonucunda yakılıp yıkılmıştır. (Bugün patriğin mozaik tasviri, Ayasofya’nın kuzey tymphanon duvarında görülebilmektedir.)
Günümüzde ilk kiliseye ait herhangi bir kalıntı bulunmamakla birlikte, müze deposunda bulunan Megale Ekklesia damgalı tuğlaların bu yapıya ait olduğu düşünülmektedir.

İkinci Kilise, İmparator II. Theodosios (408-450) tarafından 415 yılında yeniden inşa ettirilmiştir. Bu yapının, beş nefli, ahşap çatı ile örtülü ve anıtsal bir girişe sahip bazilikal planda olduğu bilinmektedir.
ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii, ayasofya müzesi

Kilise, İmparator Justinianos’un (527–565) 5. saltanat yılında, aristokrat kesimi temsil eden maviler ile esnaf ve tüccar kesimi temsil eden yeşillerin İmparatorluğa karşı birleşmesi sonucunda çıkan ve tarihte “Nika İsyanı” olarak geçen, büyük halk ayaklanması sırasında 13 Ocak 532 yılında yıkılmıştır.

1935 yılında İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün A. M. Scheinder başkanlığında yapılan kazılarda, bugünkü zeminin yaklaşık 2.00 m altında görülebilen II. yapının Propylon’una (anıtsal giriş kapısı) ait basamaklar, sütun kaideleri ve On İki Havari’yi temsil eden kuzu kabartmaları ile süslü friz parçaları bulunmuştur. Ayrıca anıtsal girişe ait diğer mimari parçalar ise batı kısımdaki bahçede görülebilmektedir.

Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu (Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a yaptırılmıştır. Tarihçi Prokopios’un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer.
ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii, ayasofya müzesi

Üçüncü Ayasofya’nın mimarisindeki yenilik geleneksel bazilikal plan ile merkezi kubbeli planın bir araya getirilmesidir. Yapının üç nefi, bir apsisi, iç ve dış olmak üzere iki narteksi vardır. Apsisten dış nartekse kadar uzunluk 100 m. genişlik 69.50 m.dir. Kubbenin zeminden yüksekliği 55.60 m, çapı ise kuzey güney doğrultusunda 31,87 m, doğu batı doğrultusunda ise 30.86 m.dir.

İmparator Justinianos Ayasofya’nın daha görkemli ve gösterişli olması için, maiyetindeki tüm eyaletlere haber göndererek, en güzel mimari parçaların Ayasofya’da kullanılması için toplatılmasını emretmiştir. Bu yapıda kullanılan sütun ve mermerler; Aspendos, Ephesos, Baalbek, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki antik şehir kalıntılarından getirilmiştir. Yapıdaki beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, yeşil somakiler Eğriboz Adası’ndan, pembe mermerler Afyon’dan ve sarı mermerler Kuzey Afrika’dan getirilerek Ayasofya’da kullanılmıştır. Yapının iç kısmında yer alan duvar kaplamalarında; tek blok halinde mermerlerin ikiye bölünerek yan yana getirilmesi ile simetrik şekiller ortaya çıkarılmış ve damarlı renkli mermerlerin iç mekânda kullanılmasıyla dekoratif bir zenginlik oluşturulmuştur. Ayrıca, yapıda Efes Artemis Tapınağı’ndan getirilen sütunların neflerde, Mısır’dan getirilen 8 adet porfir sütununun ise yarım kubbeler altında kullanıldığı bilinmektedir. Yapıda 40 tanesi alt galeride, 64 tanesi ise üst galeride olmak üzere toplam 104 adet sütun bulunmaktadır.

Ayasofya’nın mermer kaplı duvarları dışındaki tüm yüzeyler birbirinden güzel mozaiklerle süslenmiştir. Mozaiklerin yapımında altın, gümüş, cam, pişmiş toprak ve renkli taşlardan oluşan malzemeler kullanılmıştır. Yapıdaki bitkisel ve geometrik mozaikler 6. yüzyıla, tasvirli mozaikler ise ikonaklazma (Tasvir Kırıcılık Dönemi 730- 842) sonrasına tarihlenir.

Ayasofya Doğu Roma Döneminde İmparatorluk Kilisesi olması nedeniyle İmparatorların taç giyme merasimlerinin yapıldığı mekândı. Bu sebeple Ayasofya’da ana mekanın (naos) sağında bulunan, renkli taşlardan yuvarlak ve geçmeli desenli yer döşemesi (omphalion), Doğu Roma İmparatorlarının taç giydiği bölümdür.

IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul Latinler tarafından 1204- 1261 yılları arasında işgal edilmiş, bu dönemde gerek kent, gerekse Ayasofya yağmalanmıştır. 1261 yılında Doğu Roma kenti tekrar ele geçirdiğinde, Ayasofya’nın oldukça harap durumda olduğu bilinmektedir.
ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii, ayasofya müzesi

Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in (1451-1481) 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür. Yapıldığı tarihten itibaren çeşitli depremlerden zarar gören yapıya, hem Doğu Roma, hem de Osmanlı Döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır. Mimar Sinan tarafından yapılan minareler ise aynı zamanda yapıda destekleyici payanda işlevi görmektedir.

Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Mehmed Dönemi’nde bir medrese yaptırılmış, her dönemde bakım ve onarım çalışmalarından geçmiş, en kapsamlı tamir çalışması Sultan Abdülmecid Dönemi'nde (1839-1861) Fossati tarafından  yapılmıştır. Sultan Abdülaziz Döneminde Ayasofya çevresinin yeniden düzenlenme çalışmaları sırasında medrese 1869- 1870 yılları arasında yıktırılmış ve1873- 1874 yılları arasında ise yeniden  yaptırılmıştır. 1936 yılında yıkılmış olan Medresenin kalıntıları 1982 yılında yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Osmanlı Dönemi’nde, 16. ve 17. yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.

Mihrabın iki yanında bulunan bronz kandiller, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) tarafından Budin Seferi (1526) dönüşünde camiye hediye edilmiştir.

Ana mekâna girişin sağ ve sol köşelerinde bulunan Helenistik Döneme (MÖ. 4.-3. yy) ait iki mermer küp ise, Bergama’dan getirilerek, Sultan III. Murad (1574-1595) tarafından Ayasofya’ya hediye edilmiştir.

Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Dönemi’nde 1847-1849 yılları arasında, İsviçreli Fossati Kardeşlere kapsamlı bir onarım yaptırılmıştır. Bu onarım çalışmaları sırasında, daha önce mihrabın kuzeyindeki niş içinde bulunan Hünkâr Mahfili kaldırılmış, yerine mihrabın solunda, sütunlar üzerinde yükselen, etrafı ahşap yaldızlı korkuluklarla çevrili Hünkâr Mahfili yapılmıştır.

Aynı dönemde Hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan 7.5 m. çapındaki 8 adet hat levhası ana mekânın duvarlarına yerleştirilmiştir. “Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” yazılı bu levhalar İslam âleminin en büyük hat levhaları olarak bilinmektedir. Aynı hattat kubbenin ortasına ise Nur Suresi’nin 35. ayetini yazmıştır.

Ayasofya Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. 1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur.




ayasofya, ödev notları ve ders notları, ev ödevi ayasofya, ayasofya tarihi, ayasofya tarihçesi, ayasofyada dans eden kadın, ayasofya kilisesi, ayasofya camii, ayasofya müzesi

KAŞGARLI MAHMUD'UN HAYATI VE SÖZLERİ

/ No Comments
kaşgarlı mahmud kimdir, kaşgarlı mahmud hakkında kısa bilgi, divanı lügatüt türk, kaşgarlı mahmud eserleri, kaşgarlı mahmud hayatı, kaşgarlı mahmud sözleri,

Kaşgarlı Mahmud Kimdir?

Kaşgar'ın Opal kasabasında 1008 yılında dünyaya geldi.

Karahanlı soyundan asil bir ailenin oğludur. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün
Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. "Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitâbü divân-i lûgat it-Türk (Divânü Lügati't-Türk) adlı Kaşgârlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâm'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.

Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir. Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kâşgar'da doğdu.

Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.

Kaşgarlı Mahmud'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" başlıklı başka bir kitabının daha olduğu söylenir. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunamamış.

Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bireserdir. Yazılış amacı, Araplara
Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.Kâşgarlı Mahmut, iyi silâh kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız: "Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'ın, Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..."

"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil;
İslamiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslâm ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur .

Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur." Divân-ı Lügati't Türk, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır: "Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."

Kaşgarlı Mahmud, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir.

Divani Lugat-it Türk'ün bilinen tek nüshası İstanbul'dadır.

kaşgarlı mahmud kimdir, kaşgarlı mahmud hakkında kısa bilgi, divanı lügatüt türk, kaşgarlı mahmud eserleri, kaşgarlı mahmud hayatı, kaşgarlı mahmud sözleri,


KAŞGARLI MAHMUD SÖZLERİ

Çifte kılıç kına sığmaz.

*

Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.

*

İnsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca söner.

*

Aslan kocayınca sıçan deliği bekler.

*

İşaret olsa yol şaşırılmaz, bilgi olsa söz saptırılmaz.

*

Onlara Tanrı Türk adını verdi ve Onları yeryüzüne hakim kıldı.

*

Deve yükü aş olsa, aça az görünür.

*

Bir karga ile kış gelmez.

*

İyi adamın kemikleri erir, adı kalır.

*

Irak yerin haberini kervan getirir.

*

Tay at olunca at dinlenir, çocuk adam olunca ata dinlenir.

*


Bu yazı, kaşgarlı mahmud kimdir, kaşgarlı mahmud hakkında kısa bilgi, divanı lügatüt türk, kaşgarlı mahmud eserleri, kaşgarlı mahmud hayatı, kaşgarlı mahmud sözleri, ile ilgilidir.