Yazı Duyurusu

Menu

Browsing "Older Posts"

Browsing Category "atatürk"

DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ

5 Aralık 2022 Pazartesi / No Comments
5 aralık dünya kadın hakları günü, kadın hakları günü, kadın hakları günü mesajları, kadın hakları günü ne zaman, kadın hakları günü neden kutlanır, resimli mesajlar, resimli sözler,

KADIN EN GÜZEL OLANI HAK EDER...

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü Kutlu olsun 
*

5 Aralık tarihinde Türkiye'de anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin neticesi olmuştur. Türk kadınlarının elde ettiği bu hak, her yıl 5 Aralık gününün kutlanması ile neticelenmiştir.

KADIN HAKLARI GÜNÜ NEDİR?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ nun kabul edilmesiyle eğitim tek sistem altında toplanmış ve kadınlarla erkeklere eğitimde eşit imkanlar sunulmuştur. 1925 yılında Kıyafet Kanunu ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınların yasal statüsü değişmiş, hem aile içinde hem de bir birey olarak eşit haklar tanınmıştır. Kadınlara 1930’da yerel, 1934’de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Türkiye'de kadınlar 20 Mart 1930'da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933'te Köy Kanunu'nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934'te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935'de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler. 5 Aralık tarihi, Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.

KADIN HAKLARI GÜNÜ MESAJLARI

Kadınlarımızın elde ettiği hakları sonuna kadar koruyup, geliştireceğimizi ifade ederek tüm Dünya kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyor, hanım kardeşlerimize sağlık, başarı, mutluluk ve esenlikler diliyorum.
*
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği günün 83’üncü yıldönümünü kutlarken bizlerin de Atatürk’ün bizlere verdiği değerlere layık olmamızı, haklarımızı almak için var gücümüzle mücadeleye devam etmemizi diliyor, bu çok önemli ve değerli günümüzü kutluyorum.
*
Kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 83. yılını yürekten kutluyorum diye konuştu.
*
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyor, kadınların hayatın her alanında daha güçlü bir şekilde yer alması dileğiyle saygılarımı sunuyorum
*
5 Aralık 1934 tarihinden bu yana Dünya Kadın Hakları günü olarak kutlanan bu anlamlı gün dolayısı ile hayatın bütün yükünü beraber sırtladığımız, sergiledikleri başarılarla bize ilham veren kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verilişinin 83. yıldönümünü kutluyor, istiklal savaşımızda kahramanca mücadele eden kadın kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum
*
Bütün dünya kadınlarına sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyor, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününü kutluyorum.
*
Kadınlar İnsanlığın devamı için olmazsa olmazdır. En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Dünya Kadın Hakları Gününüz kutlu olsun
*
Tüm dünya, ülkemiz ve üyelerimiz arasında görev yapan kadınlarımızın 5 Aralık Dünya Kadın Hakları kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
*
Doğumdan ölüme kadar her hayatın her anında varlıklarını hissettiğimiz, bizi biz yapan değerli kadınlarımızın bu özel gününü yürekten kutlarım.
*
Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurudur kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, hayatın can damarıdır. 5 Aralık dünya kadın hakları gününüz kutlu olsun...
*
Baş tacı kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum.
*
Acıyla yoğrulan, sabırla bilenen kadınlarımızın dünya kadınlar günü kutlu olsun
*
5 Aralık, dünyada kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemleri dile getirdikleri gündür.
*
GüzeI bir kadın göze, iyi bir kadın da kaIbe hoş görünür, birincisi pırIanta, ikincisi hazinedir. Dünya kadın hakIarı günü kutIu oIsun.
*
MiIIetin kaynağı, sosyaI hayatın esası oIan kadın, ancak faziIetkâr oIursa vazifesini ifa edebiIir. HerhaIde kadın, çok yüksek oImaIıdır. Dünya kadın hakIarı günü kutIu oIsun.
*
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününde, saygıdeğer Türk ve Dünya kadınlarına sağlık ve mutluluk dolu bir gelecek diliyorum.
*
Can dostum biricik arkadaşım 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günün kutlu olsun
*
Analarımız, bacılarımız, hayatımızın yarısı hatta çok daha fazla değerlerimizi ifade eden kadınlarımızın Kadınlar Günü”nü kutluyorum.
*
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, saygıdeğer Türk ve Dünya kadınlarına sağlık ve mutluluk getirsin. Kadın Hakları Gününüz Kutlu Olsun
*
Her şeye değer senin sonsuz sevgin. Seni çok arıyorum.. Çok özledim. Kadın Hakları günün kutlu olsun biricik meleğim.
*
Cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlüklerle birlikte, yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın kadın hakları gününü kutluyorum.
*
Kadınlar olmasaydı dünyadaki hiçbir şeyin önemi kalmazdı. En kıymetli varlık olan kadınların dünya kadınlar günü kutlu olsun
*
Senin sevgin dünyamı ısıtan tek güneştir. Hiç ışığın eksilmeyecek biliyorum. Varlığınla mutluyum. Kadınlar günün kutlu olsun sevgili annecigim..
*
Emek veren, acı çeken, özlem duyan, hakkını savunan tüm kadınlar 5 Aralık Kadın Hakları Günü Kutlu Olsun
5 aralık dünya kadın hakları günü, kadın hakları günü, kadın hakları günü mesajları, kadın hakları günü ne zaman, kadın hakları günü neden kutlanır, resimli mesajlar, atatürkün kadınlarla ilgili sözleri

ATATÜRK'ÜN KADINLARLA İLGİLİ SÖZLERİ

Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır.
*
Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde Sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
*
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin?
*
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
*
Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadının çalışmamıza ortak kılmaktır.
*
Bir toplum, cinslerinden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim topluluğumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.
*
Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır.
*
5 aralık dünya kadın hakları günü, kadın hakları günü, kadın hakları günü mesajları, kadın hakları günü ne zaman, kadın hakları günü neden kutlanır, resimli mesajlar, atatürkün kadınlarla ilgili sözleri

Dünyada her şey kadının eseridir.
*
Dünyada hiçbir millet kadını, ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez!
*
Kadınların içtimai hayatta, erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.
*
Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.
*
Kadınlarımızı eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
*
Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda Pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!



5 aralık dünya kadın hakları günü, atatürkün kadınlarla ilgili sözleri, kadın hakları günü mesajları, kadın hakları günü ne zaman, kutlama mesajları, 

ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ

10 Kasım 2022 Perşembe / No Comments
atatürk szöleri, atatürkün hayatı, mustafa kemal atatürk, atatürk kimdir, atatürk, atatürk resimlleri, resimli sözler, altın sözler,

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Atatürk'ün Ahlak ile İlgili Sözleri 

Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir. 

Bir takım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. 

Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. 

Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür. 

Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. 

Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatın-dadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur. 

Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur. 

Atatürk'ün Bağımsızlık ile İlgili Sözleri 

Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur. 

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur. Türk milleti ve Türkiye’nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır.
 
Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır. 

Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. 

Türkiye’nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır. 

Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz. 

Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır. 

Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. 

Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır. 

Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur. 

Ya istiklal, ya ölüm. 

Atatürk'ün Bilim ile İlgili Sözleri 

Bilim, gerçeği bilmektir. Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız.

Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir. 

Atatürk'ün Birlik, Beraberlik ile İlgili Sözleri 

Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi yener.

Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez. Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa, o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur. 

Milli sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz. 

Atatürk'ün Cumhuriyet ile İlgili Sözleri 

Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister. 

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz. Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister. 

Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. 

Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. 

Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. 

Cumhuriyet fazilettir. 

Atatürk'ün  Çalışmak ile İlgili Sözleri 

Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile alışınız. Çalışmaların en yükseği budur. 

Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak! 

Servet ve onun doğal sonucu olan rahat yaşamak ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır. Yaşamak demek çalışmak demektir. 

Türk, öğün, çalış, güven. 

Atatürk'ün Değişim ile İlgili Sözleri 

Türk milletinin istidadı ve kesin kararı, medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir. Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. 

İnkılap, Türk ulusunun son asırlarda geri bırakılmış kurumlarını yıkarak yerlerine, ulusun en yüksek uygarlık düzeyine ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar koymaktır. 

Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların gerçek sahibi kendisidir. 

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. 

Atatürk'ün Dil ile İlgili Sözleri 

Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. 

Atatürk'ün Eğitim ile İlgili Sözleri 

Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir. 

Bir millet, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir. 

Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. 

Atatürk'ün Ekonomi ile İlgili Sözleri 

Ekonomisi zayıf bir ulus, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz. 

Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir. 

Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur. 

Atatürk'ün Fikir ile İlgili Sözleri
 
Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. 
Fikirler, şiddetle, top ve tüfekle öldürülemez. 

Atatürk'ün Gençlik ile İlgili Atatürk Sözleri 

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. 

Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. 

Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz. 

Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir. 

Atatürk'ün Kadın ile İlgili Sözleri 

Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli  bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.

Ey kahraman Türk kadını, Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. 

Dünyada her şey kadının eseridir. 

Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar. 

Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. 

Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir. 

Atatürk'ün Kültür ve Medeniyet ile İlgili Sözleri 

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür. 

Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür. 

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.
 
Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir. 

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder. Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur. 

Atatürk'ün Millet, Halk ve Milliyetçilik ile İlgili Sözleri 

Büyük ve tarihi olayları ancak büyük milletler yaşayabilir. Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. 

Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir nitelik alır. 
Felaketler insanları, zeki milletleri daima azimli ve yeni hamlelere sev keder. 
Bir millete hizmet eden onun efendisi olur. 

Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. 

Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri ve kurulan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla doludur. Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin sınırı yoktur. İşte parola budur. 

Bu millet, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir. 

Türk milletinin geleceği, bugünkü evlatlarının doğru görüşü, yorulmak bilmez çalışkanlığı ile büyük ve parlak olacaktır. 

Milletimizin saf karakteri yetenekle doludur. Ancak bu doğuştan gelen yeteneği geliştirebilecek metodlarla donanmış vatandaşlar lazımdır. Kurtulmak ve yaşamak için çalışan, çalışmak zorunda olan bir halkız. Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve ömrünü çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur, hakkı yoktur. Halkın sesi, Hak’ın sesidir. 

Atatürk'ün Öğretmen ile İlgili Sözleri 

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister. 

Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve ordularınızın zaferi için yalnız ortam hazırlar. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız ve sürdüreceksiniz ve kesinlikle başarılı olacaksınız. 

Öğretmen, yıllar sonra ödülünü alır. 

Atatürk'ün Sanat ile İlgili Sözleri 

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. 

Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin.tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. 

Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız. 

Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. 

Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz. 

Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür. 

Atatürk'ün Spor ile İlgili Sözleri 

Ben sporcunun çevik ve namuslusunu severim. 
Spor, ahlaktır. 

Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır. 

Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatan görevi saymak gerekir. 
Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim. 

Atatürkün Taklit ile İlgili Sözleri

Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyetçiliği içinde kalabilir. 

Atatürk'ün Tarih ile İlgili Sözleri 

Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. 

Atatürk'ün Tutsaklık, Esaret ile İlgili Sözleri 

Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar. 

Atatürk'ün Vatan ile İlgili Sözleri 

Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, hür düşünce ve hür yaşayış istiyor. 

Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır. 

Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. 



altın sözler, atatürk, atatürk kimdir, atatürk resimlleri, atatürk sözleri, atatürkün hayatı, mustafa kemal atatürk, resimli sözler, 

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN

14 Ekim 2022 Cuma / No Comments
29 ekim, acer, atatürk, cumhur, cumhuriyet, cumhuriyet bayramı, irade, karekter nedir, millet, mustafa kemal, mustafa kemal atatürk, önder, sözharmanı, atatürk sözleri,

CUMHURİYET BAYRAMI

Cumhuriyeti, Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde 'Cumhur' kurmuştur.
Cumhuriyeti kuran irade, sonsuza kadar koruyacaktır.
Cumhuriyet milletimizin karekteridir...

*

CUMHURİYET NE ZAMAN BAYRAM İLAN EDİLDİ?

Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir millî bayramdır.

Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı ülkelerde 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatildir. 29 Ekimlerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir.

1925 yılında çıkarılan bir kanunla Cumhuriyet'in ilanı günü yeni Türk Devleti'nin bayramı ilan edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir.

CUMHURİYET’İN İLANI

Osmanlı Devleti, 1876 yılına kadar mutlak monarşi, 1876-1878 ve 1908-1918 arasında meşruti monarşi ile yönetilmişti. I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasının ardından işgale uğrayan Anadolu'da halkın işgalcilere karşı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde verdiği Milli Mücadele, 1923 yılında milli güçlerin zaferi ile sonuçlandı. Bu süreçte, "Büyük Millet Meclisi" adıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan halkın temsilcileri, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adlı yasayı kabul ederek egemenliğin Türk ulusuna ait olduğunu ilan etmiş ve 1 Kasım 1922'de aldığı kararla saltanatı kaldırmıştı. Ülke, meclis hükûmeti tarafından yönetilmekteydi.

27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabinenin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet Paşa ile birlikte bir kanun değişikliği tasarısı hazırlayarak 29 Ekim 1923'te Meclis'e sundu. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilmiş oldu.

Cumhuriyetin ilanı, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyuruldu ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihinde başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlandı.

BAYRAM KABUL EDİLMESİ

Cumhuriyet ilan edildiği sırada henüz 29 Ekim günü bayram ilan edilmemiş, kutlamalar konusunda bir düzenleme yapılmamıştı; 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günündeki şenlikleri halk kendiliğinden organize etti. Ertesi yıl, 26 Ekim 1924 tarihli 986 numaralı kararname ile Cumhuriyet'in ilanının 101 pare top atılarak ve planlanacak özel bir programla kutlanmasına karar verildi. 1924 yılında yapılan kutlamalar, daha sonra yapılacak olan Cumhuriyet’in ilanı kutlamalarının başlangıcı oldu.
2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekaleti'nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerilmiştir.[4] Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan'da karara bağlandı; 19 Nisan'da ise teklif TBMM tarafından kabul edildi. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, Cumhuriyet'in milli bir bayram olarak kutlanması resmi bir hüküm şekline geldi. Cumhuriyetin ilan edildiği gün, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde resmî bir bayram olarak kutlanmaya başladı.[5]

Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir millî bayramdır.

Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı ülkelerde 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatildir. 29 Ekimlerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir.

1925 yılında çıkarılan bir kanunla Cumhuriyet'in ilanı günü yeni Türk Devleti'nin bayramı ilan edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir.


bu yazı, notlar, sözler, 29 ekim, acer, atatürk, cumhur, cumhuriyet, cumhuriyet bayramı, irade, karekter nedir, millet, mustafa kemal, mustafa kemal atatürk, önder, sözharmanı, atatürk sözleri,

KADIN KAHRAMANLARIMIZ

29 Ağustos 2022 Pazartesi / No Comments
kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Milli Mücadele Döneminde Savaşan Kadın Kahramanlar Kimlerdir?


Milli mücadele döneminde yaptığı kahramanlıklarla tanınan Türk kadınları unutulmadan tarih yazdılar. Bu nedenle hepimiz biliyoruz ki Türk milleti bütünüyle kahraman bir ulustur. Kurtuluş savaşındaki kadın kahramanları kısaca anlatmakla hayatları bitmez. Ama Milli mücadele’nin kadın kahramanlarıyla ilgili araştırma için kısa bilgilerle onları tanıyalım.

Kurtuluş Savaşının cephelerinde görev alan fedakar kadınlarımızdan sadece birkaçı…

Kurtuluş Savaşı kadınıyla erkeğiyle tüm bir milletin varoluş mücadelesiydi. Kadınlar sadece cephe gerisinde değil, cephede muharip olarak görev alarak Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasında rol oynamışlardır. Tarihi kaynaklara bakıldığı zaman Kurtuluş Savaşı içinde yer alan binlerce kadınımızın hem Milli Mücadele’nin kazanılmasında hem de Türkiye’nin temellerinin atılmasında çok büyük katkılarının olduğu görülmektedir.

Milli Mücadele yıllarında kadın kahramanlarımız işgal kuvvetlerinden korkmamış, kanının son damlasına kadar düşman kuvvetleri ile çarpışmıştır. İçinde vatan sevdası, vatan aşkı, millet aşkı olan bu kahraman askerlerimiz Milli Mücadeleyi kazanacaklarına gönülden inanmışlar ve bunun için de hiç bir zorluk karşısında yılmadan yollarına devam etmişlerdir. İşgal kuvvetlerine teslim olmayacaklarını söyledikleri sözler ile belirtmişler diğer kadınlarımıza hem de erkeklerimize örnek olmuşlardır bu kahraman, yiğit ve asil kadınlarımız.

Kadınlar her alanda olduğu gibi cephede de üzerine düşeni yerine getirmiş, Türk kadınları da fiilî olarak cepheye katılmakta gecikmemiştir.



Kara Fatma ( Fatma Seher Hanım): 

Kara Fatma Erzurumlu Yusuf Ağa adında birinin kızı olarak bilinir. Eşi de bir binbaşıydı. Milli Mücadele yıllarında evladı ile birlikte görev almış ve düşmanla çarpışmıştır. Milli Mücadele yıllarında Adana, Tire, Sarayköy, Nazilli , Afyon- Karahisar, Dinar gibi yerlerde asker olarak görevine devam etmiştir. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Madalya ile ödüllendirilmiş kahramanlarımızdan biridir.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Şerife Bacı: 

Şerife Bacı da kağnısı ile cephane taşımıştır. Çocuğu ile birlikte milli mücadeleye hizmet etmek için çalışırken donarak hayatını kaybetmiştir. Milli Mücadele için kendisini ve çocuğunu feda etmekten çekinmemiştir.



Binbaşı Ayşe: 

Kadın kahramanlarımızdan bir diğer olan Kahraman Binbaşı Ayşe Hanım ise İzmir’in işgaline karşı çıkmıştır, bu işgale engel olmak için silahla katılan kahramanımızdır. Yunan askerleri İzmir’e egemen olmuş, Binbaşı Ayşe’de daha sonra çete kurmuş, daha sonra çetesi ile birlikte Köpekçi Nuri Çetesi’ne katılmıştır. Aydın Muharebesi’nden sonra da Milli Mücadeleye katılmıştır ve Milli Mücadele’de vatan savunmasına devam etmiştir.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Halide Edip Adıvar :

Milli Mücadelenin başlangıç yıllarında her ne kadar Wilson ilkeleri Cemiyeti’nde yer alsa da daha sonra milli mücadelenin önemini anlayıp milli mücadele tarafına geçmiştir . Kadınları örgütleyip onlara vatansever konuşmalar yapmış ve davasından vazgeçmeden yoluna devam etmiştir .
Yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir : Bu konuşmayı 19 Mayıs 1919 yılında Fatih Mitingi’nde yapmıştır.Onun yanında yer alan diğer kadın kahramanlarımızdan Asri Kadınlar Cemiyeti üyelerinden olan Naciye Hanım da vardır . Bir diğer kahraman kadınımız Meliha hanım, gibi kadın kahramanlarımız da bu yolda , vatan yolunda, millet yolunda davasına devam etmiştir . Fransızca öğretmeni olan Zeliha Hanım da vardır.
“Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece.. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah yaratacağız.” Diyerek Milli Mücadeleyi kazanacağımıza inanmışlar ve yollarına hiç durmadan devam etmişlerdir.

Meliha Hanım ise Milli Mücadele dönemi sırasında halkı örgütlemek için, bu yola davet etmek için şunları söylemiştir: “Vatanımızı kurtarmak için yaşayacağız; kuvvetle iman ediyoruz ki, büyük Allah’ımıza sığınarak, cebr ile alınan bir hak elbette iade edilecektir” diyerek Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağının, başarılı olacağının sinyallerini vbermiştir, büyük bir inanca sahip olmuşlardır bu kahraman kadınlarımız.



Asker Saime:

Saime Hanım Kadıköy Mitinginde Milli Mücadele ile ilgili konuşma yaptığı için tutuklama emir çıkarılmış kadın kahramanlarımızdan biridir. Tutuklama emri çıkınca Anadolu’ya geçmiş ve Milli Mücadele’ye katılmıştır. Batı Cephesi’nde önemli görevler almış ve önemli hizmetlerde bulunmuştur. Savaş sırasında yaralı olduğu halde bunu belli etmeden savaşmaya devam etmiş kahramanlarımızdan biridir. Yaptığı bu görevlerden dolyı kendisine asker Saime denilmiştir. Adı ise Münevver Saime’dir. Şu sözü söylemiştir ve işgal kuvvetleri tarafından bu söz üzerine tutuklanmıştır.
Söylemek isterim. Evet, açık söylüyorum kardeşlerim. Aldatıcı kaynakların yazdıkları haberlere inanmayın. Bizim tamamiyet-i mülkiyemizi muhafaza edecekler. Fakat, hangi hudut dahilinde? Bu tasrih edilmedikçe Türkiye’de sulh mümkün olmayacaktır. Ben bu kanaatteyim. İsyan etmeyecek bir Türk kalbi de tanımıyorum.” demiştir.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Tayyar Rahime: 

Güney Cephesi’nde gönüllü olarak komutanlık yapmış bir kadın kahramınımızdır. Fransızlara karşı mücadele ederken askerlerde bir yavaşlama olmuştur bunun üzerine Tayyar Rahime askerlerimize şevk vermek için şu sözü söylemiştir:
Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz? Diyerek onlara cesaret vermiştir.



Kılavuz Hatice:
 

Adana- Pozantı’da Fransızlara karşı başarılı mücadelelerde bulunmuştur. Fransızları dar köşeye sıkıştırmış ve onları Türk askerlerinin ateş hattına sokmuştur. Bu olaydan sonra da Klavuz Hatice olarak anılmıştır.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Gördesli Makbule: 

Daha yeni evli olan Makbule hanım Milli Mücadeleye katılmıştır. Yunan kuvvetlerine karşı çatışmalarda yer almıştır. Bir çatışma esansında diğer askerleri cesaretlendirmek için başından vurularak şehit olmuş örnek kadın kahramanlarımızdandır.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Nezahat Onbaşı: 

Çanakkale Savaşı’nda görev almıştır. Babasının yanında muharebeye katılmıştır ve 12 yaşında kendisine onbaşı rütbesi verilmiştir.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Çete Emir Ayşe :

Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış ve Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlarla savaşmıştı. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyası’dır” demişti.


Hafız Selman İzbeli : 

Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu’daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle “Cumhuriyet kadını” idi.
Kurtuluş Savaşı sonrasında kastamonu’daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti.
Varlıklı bir aileden geliyordu.Asker kastamonuya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkce harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.
Hafız Selman hanıma milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti.


kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk

Halime Çavuş : 

Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi.



Nene Hatun : Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Çeperler Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Aziziye Tabyası’nın savunulmasında çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadını. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında gençken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır. Zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiş ve kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası’na defnedilmiştir.



Yirik Fatma : 

Gaziantep’te Fransızlara karşı savaşmıştır. Fransızlara karşı kurulan milli müfrezeye katılmak isteyince kendisine karşı çıkanlara “Benim kanım sizinkinden daha mı şirindir?” cevabını vermiştir. Yirik Fatma düşmanlara karşı gösterdiği cesaretle birçok kadına da örnek olmuştur. Yunanlılara karşı mücadele verilirken kendisinden bilgi alınmak istenmiş karşı çıktığı için düşman tarafından işkence yapılarak öldürülmüştür.



kadın kahramanlarımız, kurtuluş savaşı kadın kahramanlarımız, kara fatma, şerife bacı, halide edip adıvar, halime çavuş, nene hatun, tayyar rahime, binbaşı ayşe, atatürk




KURTULUŞ SAVAŞI

/ No Comments
resimli mesajlar, resimli sözler, tarih dersi kurtuluş savaşı, türk kurtuluş savaşı tarihi, kurtuluş savaşı cepheleri, ödev notları, ders notu, terör, terör saldırısı, türk tarihi

Tarihini kanla yazmış 
bir milletin, kan dönerek 
korkutamazsınız...

*
Türk Kurtuluş Savaşı

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkesi hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu.

Ülke işgale uğrarken padişah için önemli olan; saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde bu koşullarlı hafifletilebileceğini umuyordu. Mondros Ateşkes Antlaşmasının hemen ardından işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7. maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi. Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar ise; Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler.

İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller daha sonradan Fransızlara devredilmiştir. İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin (Vilayet-i sitte) Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı uygulamaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi.

Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere İngiliz, Amerika ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline tepki olarak gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Mondros ateşkes antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişlerdir. Sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiçbir önlem almamışlardır.

Kurtuluş savaşımızdan işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk Kuva-yi Milliye hareketi Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemesine seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. Bu durum, Kuva-yi Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırmıştır. 19 Mayıs 1919’da Atatürk Samsun’a çıkmıştır. Amasya genelgesinin yayınlamıştır. Daha sonra Erzurum ve Sivas kongrelerini toplamıştır. İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı yönetimi çökmüştür. Ulusu temsil eden, ulus adına karar veren yetkili organa ihtiyaç vardır. Bu da ancak yeni bir meclis kurularak mümkün olacaktır.

23 Ekim 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Fakat savaştan yenik çıkan Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün ölüm fermanı olarak bilinen Sevr Antlaşması imzalanmıştır. TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini sayma kararı vermiştir. Doğu cephesi, Güney cephesi, Batı cephesi, 1-2 İnönü savaşları ve son olarak Sakarya Meydan Muharebesi savaşları verilmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Mudanya ateşkesinin ardından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye tüm sömürülen halklara ve uluslara bağımsızlıklarını kazanmak için umut ışığı olmuştur.

Trakya Cephesi

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra; Edirne-İstanbul demiryolunu kontrol etmek üzere bir Fransız alayı Trakya’ya yerleşmiş bulunuyordu. Fransız Generali Franchet D’Esperey ile Yunanistan Başbakanı Venizelos arasında imzalanan Antlaşma ile Kuleliburgaz-Hadımköy hattı Yunan ordusunun işgaline terk edilmiştir. Bu gelişmeler karşısında, 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ocak 1920 tarih ve 55 sayılı emrine uyarak bütün Edirne vilayetinde sıkıyönetim ve seferberlik ilan etti. Diğer taraftan Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 31 Mart 1920’de Lüleburgaz’da yaptığı ilk kongresinde dış tecavüzler ve iç ayaklanmalar karşısında her türlü tedbir alma yetkisinin kolordu komutanına vermeyi kararlaştırdı. San Remo Konferans’ında İtilaf Devletleri Edirne ile birlikte Doğu Trakya’yı da Yunanistan’a bırakmayı kararlaştırdı. 9 Mayıs 1920’de Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 2’nci kongresinde Edirne ve Doğu Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasını kesinlikle reddetti ve ülke topraklarının savunulmasını kararlaştırdı. Bu amaçla, yerli halktan asker toplama ve silahlı savunma tedbirleri almayı kararlaştırdı. Ayrıca, Cemiyet programını değiştirmekle birlikte ismini de “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” haline getirerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi olmuştu.

Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını kolaylaştırmak, Osmanlı İmparatorluğu’na fiilen olduğu kadar hukukende son vermek amacı ile İtilaf Devletlerinin de teşviki ile Yunan Ordusu bir taraftan Anadolu’da bir taraftan da Trakya’da harekete geçti. 20 Temmuz 1920’de başlayan Yunan Taarruzu sonunda Edirne 24 Temmuz 1920’de düştü. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını takip eden günlerde Yunan hükümeti kendi meclislerinden geçirdikleri bir kanunla Doğu ve Batı Trakya’yı bir genel valilik halinde Yunanistan’a kattığını ilan etti. Yunanlılar tarafından Edirne ve Doğu Trakya’nın ilhakına rağmen, Trakya’da işgale karşı silahlı mücadele devam etmiştir. Anadolu’da kazanılan büyük zafer ve orduların Boğazları geçerek Trakya’yı kurtarmak için harekete geçmeleri kararı karşısında, Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri ateşkes anlayışı içinde olmuşlardır. 15 Ekim 1922’de yürürlüğe giren Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla Doğu Trakya, Yunan kuvvetleri tarafından boşaltıldı. 25 Kasım 1922’de Edirne Valiliğine tayin edilen Şakir Bey (Kesebir), Türk yönetimini yeniden kurmuştur. Lozan Konferansı sonucunda, Yunanlıların Anadolu’da yakıp yıktıklarına karşılık, savaş tazminatı olarak Karaağaç ve Bosnaköy Köprübaşlarının da Anavatana katılması kararlaştırılmıştır.      
 Doğu Cephesi

Ermeni Devleti, Rusya’da Çarlık sisteminin yıkılıp yerine Sosyalist bir devlet kurulması üzerine 1918’de ortaya çıktı. Taşnak Partisi tarafından idare ediliyordu. Ermeniler, sınırlarımıza saldırıyor, Müslüman halka aşırı zulüm, haksızlık ve katliam yapıyordu. Bunun üzerine, TBMM Ermenilere karşı askeri harekete geçilmesine karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İcra Heyeti’ne (Bakanlar Kuruluna) mütareke hükümlerine uyularak boşaltılan “Evliye-i Selase” (doğuda bulunan 3 ilimiz) Kars, Artvin ve Ardahan’ın tekrar geri alınması için gereğinin yapılması yolunda ayrıca yetki vermişti. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa 30 Mayıs ve 4 Haziran 1920 tarihinde Doğu’daki durum hakkında hükümete rapor verdi. Bu raporda, “Ermenilerin ilk fırsatta Erzurum’u dahil ellerine geçirmek için teşebbüslerde bulunacakları, Ermeni ordusuna karşı hakim ve müsait bir vaziyet almanın sorunluluğu, Brest Litovski ve Batum Antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan Evliye-i Selase’yi işgal etmek üzere harekete geçmenin gerekliliği” açıklanmış ve hükümetçe de bu durum uygun görülmüştür.

Taarruz için 7 Haziran’da emir verildi. Ancak, Sovyet Dışişleri Bakanı’nın Ermenistan, İran ve Türkiye sınırlarının belirlenmesinde, Rus Sovyet Hükümeti’nin arabuluculuğu ile meselenin siyasi yollardan halledilmesinin mümkün olduğunun bildirmesi üzerine, ordunun taarruzu geciktirilmiştir. Bu arada Ermenilerin, Türk topraklarına ve halkına karşı tecavüzü, Oltu’yu işgal etmeleri ve Gürcülerin de 25 Temmuz’da Artvin’i almaları üzerine, 28 Eylül 1920’de ordumuz taarruza geçti. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars (15. Kolordu Kafkas Tümeni Komutanı Albay Halit Bey (Karsıalan) yönetiminde), 7 Aralık gecesi imzalandı. Osmanlı’da Ermenileri Millet-i Sadıka diye anılmıştır. Ermeni meselesi ilk kez Berlin Antlaşması’nda ortaya çıkmıştır (1878). Ermeniler amaçlarına ulaşabilmek için Taşnak ve Hınçak cemiyetlerini kurmuşlardır. Ermeniler, II. Abdülhamid’e suikast düzenlemişler, fakat başarılı olamamışlardır (1905). En son 19. yüzyıl sonlarında Van, Erzurum, Bitlis ve Sason civarında ayaklanmışlardır. 1915’te Ermeniler Van ve Sivas’ta katliam yapmışlar ve 1915’te Tehcir Kanunu ile Suriye’ye göç etmek zorunda bırakılmışlardır. General Harbord, Doğu Anadolu ile ilgili bir rapor hazırlamış, raporda Ermenilerin yaşadıkları Osmanlı topraklarında Türk nüfusundan fazla olmadığı açıklanmıştır. 24 Eylül 1920’de Ermeniler saldırıya geçmiş, Türk Ordusu Misakı Milli sınırlarına kadar ilerlemiş ve Kars Zaferi kazanılmıştır. Bu cephede Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak isteyen Ermeniler ile savaşılmıştı. TBMM Hükümeti 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 9 Haziran 1920’de harekete geçen Kazım Karabekir Paşa 30 Ekime Ermenileri kesin bir mağlubiyete uğratarak Doğu Anadolu’nun tamamını kurtardı. Ermenilerin isteği üzerine Gümrü Antlaşması imzalandı (3 Aralık 1920).

 Gümrü Antlaşmasının Maddeleri ve Tarihi Önemi

Antlaşmayla; Kars, Sarıkamış, Iğdır, Kağızman Türk Devleti’ne verilecek. Doğu sınırı, Aras Nehri ve Çıldır Gölü’ne kadar uzanacak. Ermenistan Hükümeti, Sevr Barış Antlaşması’nı tanımayacak. Ermenistan, TBMM’nin aleyhinde çalışmayacak. Türklere saldırıda bulunan Ermeniler dışındakiler isterlerse 6 ay içinde Türkiye’ye dönebilecekler. Gümrü Barışı, TBMM Hükümeti’nin uluslararası alanda kazandığı ilk askeri ve siyasi başarıdır. Sevr Antlaşması’nın geçersizliği ilk kez uluslararası antlaşmada onaylanmıştır. Ermeni sorunu çözüme kavuşturulmuştur. Doğu Cephesi’nin kapanması ile buradaki güçlerin büyük bir kısmı Batı Cephesi’ne gönderilmiştir.

 Güney Cephesi

İtalyanlar İzmir’in Yunanistan’a verilmesi nedeniyle kırgındı, bundan dolayı Kuva-i Milliye’yi desteklemişler ve bölge halkına iyi davranmışlardır. П. İnönü Savaşı’ndan sonra işgal ettikleri yerleri boşaltmışlardır. Fransızlar ise, Mondros’tan sonra Adana, Osmaniye ve Mersin’i işgal etmişlerdi. Paris Barış Konferansı’nda Suriye, Lübnan, Antep ve Maraş Fransızlara bırakılmıştır. Aynı zamanda güney cephesi, düzenli orduların savaşmadığı tek cephedir. Bölgede Fransız ve işgalcilere ve işbirlikçi Ermenilere karşı bölgesel cemiyetlerce kahramanca mücadeleler verilmişti. 12 Şubatta Maraş, 10 Nisanda Urfa, 20 Ekimde de Adana düşman işgalinden kurtarıldı. Sakarya zaferinden sonra Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir. TBMM 1973’te aldığı kararla kahramanlıklarından dolayı Maraş’a “Kahraman”, Antep’e “Gazi” ve 1984’te Urfa’ya da “Şanlı” unvanı verilmiştir.

 Batı Cephesi

Yunan işgaline karşılık Ayvalık, Denizli ve Salihli bölgesinde Kuva-yi Milliye Cephesi oluşturulmuştur. Kuva-yi Milliye, Kurtuluş Savaşı’nın ilk savunma kuruluşudur. 

Kuva-yi Milliye'yi örgütlemek için Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri yapılmıştır. Ali Fuat Paşa, Gediz Taarruzunda başarılı olamamış ve Yunan orduları Dumlupınar’a kadar ilerlemiştir. Çerkez Ethem’in baskıları ve Ali Fuat Paşa’nın etkisiz olması nedeniyle Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliğine atanmıştır. Batı Cephesi ikiye ayrılmıştır. Albay İsmet Bey Batı Bölümü’ne, Albay Refet Bey ise Güney Bölümü’ne atanmıştır. 

Yunan taarruzu karşısında Kuvay-i Milliye başarılı olamamıştır. Ordudan firarlar başlamış, fakat İstiklal Mahkemeleri’nin çalışmaları ile firarlar sona ermiştir. Düzenli ordunun kurulması ile Kuva-yi Milliye tamamen ortadan kaldırılmıştır (8 Ekim 1920). Düzenli orduya geçildiği sırada bazı Kuva-yi Milliyeciler isyan etmişlerdir (Çerkez Ethem ve Demirci Efe). 

Demirci Mehmet Efe isyanı 1. İnönü Savaşı’ndan önce, Çerkez Ethem İsyanı ise 1. İnönü Savaşı’ndan sonra bastırılmıştır.  Kurtuluş Savaşı yıllarında en zorlu mücadelelerin verildiği cephe Batı cephesidir. Kısaca özetlemek gerekirse, bu cephede Yunan birlikleri ile savaşılmıştır. Batı Cephesi savaşları 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir’i işgali ile başlamış ve 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’ne kadar devam etmiştir. Başlangıçta Kuva-yi Milliye birlikleri ile karşı konulduğu için istenilen sonuçlar alınamamıştır. Dağınık ve düzensiz haldeki Kuva-yi Milliye Birliklerinin kaldırılıp yerine düzenli ordunun kurulmasıyla istenilen başarı elde edilmiştir.

 1. İnönü Zaferi ve Sonuçları

1. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı sırasında 6 Ocak 1921'de iki koldan saldırıya geçen Yunan güçleriyle İnönü mevziinde savunma halinde olan Ankara hükümeti kuvvetleri arasında gerçekleşmiş muharebelerdir.

Yunanlılar, Türk ordusunun gücü hakkında keşifte bulunarak Eskişehir’i ele geçirip, TBMM’yi dağıtmak için üs olarak kullanmak istiyordu. Bu arada Türklere karşı göstereceği başarı İtilaf devletlerinden yardım almasını kolaylaştıracaktı. Bu yolla Türk gücünü kırarak Sevr’i uygulatabileceklerdi. Üstelik; TBMM’nin Çerkez Ethem İsyanıyla uğraşıyor olması böyle bir olayı gerçekleştirmek için uygun bir ortamdı.

Yunan saldırısı İnönü mevkiinde İsmet Paşa komutasında durduruldu. Batı Cephesi’nde düzenli orduların Yunan ordularına karşı kazandığı ilk zaferdir. Bu zafer TBMM’nin iç durumunu kuvvetlendirmiş, dışarıdaki itibarını arttırmış, askere alım işlemleri hızlanmıştır. İsmet Paşa, Albaylıktan Generalliğe terfi etmiştir.

İtilaf devletlerinin hiç beklemedikleri bu yenilgi karşısında durumu görüşmek üzere Londra’da toplandılar. Sevr Antlaşmasını gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bu zaferden sonra Çerkez Ethem İsyanı da bastırılmış ve düzenli orduya karşı yapılan bütün müdahaleler ve isyanlar bastırılmıştır. 

 Londra Konferansı ve Sonuçları (21 Şubat-12 Mart 1921)

Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri tarafından toplanmıştır. Amaçları; Sevr Antlaşmasını yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirmek. İtilaf devletleri aralarındaki anlaşmalıktan yaralanmak için İstanbul ve TBMM’yi birlikte konferansa davet etmişler, ancak Tevfik Paşa’nın TBMM’yi halkın gerçek temsilcisi olarak belirtmesi üzerine amaçlarına ulaşamamışlardır. İngilizlerin, Rusya’nın TBMM ile Moskova’daki görüşmelerinden rahatsız olmaları, Musul ve Kerkük’te direnişle karşılaşmaları ve 1. İnönü Savaşı sonucunun İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılığına neden olması bu ülkelerin Sevr’i kabul ettirebilme umutlarını büyün ölçüde bitirmiştir. Ayrıca Fransızların Güney Doğu Anadolu’da büyük bir direnişle karşılaşması, İtalyanların işgal planlarından memnun olmaması ile bir antlaşmaya varılamadan Konferans dağılmıştır. Yeni Türk Devleti ve TBMM ilk kez İtilaf Devletleri tarafından tanınmıştır. TBMM, konferansa katılmakla barış yanlısı olduğunu bütün dünya kamuoyuna göstermiştir. Yeni Türk Devleti’nin haklı davasını bütün dünya kamuoyuna duyurmuştur. Sevr Antlaşması’nın uygulanmayacağı anlaşılmıştır.

İtilaf Devletlerinin Teklifleri:

İzmir Türk Devleti’ne iade edilecek, ancak şehirde Yunan güçleri bulunacak.
İzmir’in valisi Hıristiyan olacak ve Milletler Cemiyeti tarafından tayin edilecek.
Doğu Trakya Yunanlılara kalacak.
Doğu Anadolu’da Ermenistan kurulacak.
Ordunun sayısı arttırılacak, fakat kapitülasyonlar devam edecek.
  
 Moskova Antlaşması (16 Mart 1920)

Moskova antlaşması, kurtuluş savaşı sırasında TBMM ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921'de imzalanmıştır.

Rusya’da kurulan Bolşevik Hükümeti ile TBMM Hükümeti’nin ortak noktaları batı karşıtı olmalarıydı. Bu ortak nokta iki tarafı birbirine yaklaştırmıştır. TBMM’nin doğu, güney ve batı cephelerindeki başarıları da Sovyetlerin TBMM'ye yakınlaşmasında etkili olmuştur. Rusya, Misak-ı Milli ve yeni Türk Devleti’ni tanıyan ilk Avrupa devleti olmuştur. 

İtilaf devletlerini oldukça rahatsız eden bu yakınlaşma Moskova antlaşmasıyla perçinlenmiştir ve bu antlaşmayla Batum, Türkiye’nin liman hizmetinden yararlanması şartıyla Gürcistan’a bırakılmıştır. Bunun karşılığında ise Sovyetler, Türkiye'ye altın ve silah yardımı yapacaktır.

 Bu madde Türk Devleti’nin Misak-ı Milli’den verdiği ilk tavizdir. Ayrıca 1. İnönü Savaşı’ndan sonra 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı kabul edilmiş, 20 Ocak 1921’de ilk Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye) ilan edilmiştir.

 2. İnönü Zaferi ve Sonuçları (23 Mart- 1 Nisan 1921)

2. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı sırasında kazanılmış bir zaferdir.

Londra Konferansı tekliflerinin kabul edilmemesi ve İngilizlerin Yunanlıları kışkırtması bu savaşın birinci nedenlerini oluşturur. Bunun üzerine 1. İnönü yenilgisinin esikliğinden Sevri uygulatarak kurtulmak isteyen Yunanlıların ve TBMM’nin Londra Konferansında İtilaf Devletlerinin isteklerini kabul etmemesi üzerine, 23 Mart 1921'de İngilizlerin desteğini alan yunanlılar yeniden taarruza geçmişlerdir.

Ancak düzenli Türk birlikleri karşısında daha fazla direnemeyerek bozguna uğramış ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu zaferden sonra İtalyanlar işgal etikleri Muğla ve Antalya’dan da çekilmeye başlamışlardır. Fransızların TBMM’ye karşı tutumları yumuşamaya başlamıştır.

Mustafa Kemal kazanılan zaferin önemini İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta “Siz orada sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makus talihini de yendiniz” diyerek belirtmiştir. 

 Kütahya-Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanmıştır. Muharebeler 10 Temmuz 1921 ile 24 Temmuz 1921 arasında Yunanistan ile Ankara hükümeti arasında gerçekleşmiştir. Muharebeyi Ankara hükümeti kaybetmiş ve Sakarya Nehrinin doğusuna çekilmek zorunda kalmıştır. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, yeni kurulan düzenli ordunun Batı Cephesi’nde kaybettiği tek savaştır. 

Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçti. Ordunun daha fazla zayiat vermesini istemeyen Mustafa Kemal orduyu Sakarya Nehrinin doğusuna kadar çekti. Savaşın kaybedilmesi TBMM’ye olan güveni sarstı, Meclisin Kayseri’ye taşınması ve Kuva-yi Milliye’ye dönülmesi gündeme geldi. Yunan ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerledi. Durumun ciddiyetinin ani kararlar alınmasını gerektirdiği için 5 Ağustos 1921’de “Başkomutanlık Kanunu” çıkartıldı. 

Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa Başkomutan seçildi. Ayrıca Meclis tüm yetkilerini Mustafa Kemal Paşa’ya devretti. Bu kanun 1922’de süresiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesine kadar yürürlükte kaldı. Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden güçlendirmek amacıyla 8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni çıkardı. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir kısmı halktan karşılanmaya çalışıldı.

 Sakarya Meydan Muharebesi-Savaşı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası kabul edilen savaştır.

Tekalif-i Milliye Emirleriyle Türk Ordusunun eksiklerinin bir kısmı büyük ölçüde tamamlanmış ve ordu savaşa hazırlanmaya çalışılmıştır. 23 Ağustos Yunanlılar taarruza başlamışlardır. Mustafa Kemal Paşa “Hattı Müdafaa yoktur, Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” diyerek orduyu coşturmuş ve 22 gün süren savaş sonunda Türk ordusu büyük bir zaferle Yunan ordusunu gerisin geri kaçmak zorunda bırakmıştır. 

Bu zaferle birlikte 1683 Viyana bozgunundan beri devam eden Batı karşısındaki gerileme durmuştur. Yunanlılar savunmaya, Türkler taarruza geçmişlerdir. TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Mareşallik” rütbesi ile “Gazilik” unvanı vermiştir. Fransızlar bu savaştan sonra TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki doğuda Rusya’nın kontrolünde Gürcistan ve Azerbaycan ile Kars Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşmayla birlikte Doğu sınırlarımız kesinlik kazanmış ve bu bölgedeki birlikler kesin bir zafer için yapılması planlanan Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır. 

 Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)

Ankara Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Sakarya zaferinin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransa arasında imzalanmıştır.

Antlaşma gereğince; taraflar arasındaki savaş durumu sona erdi. Hatay dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi. Hatay’da özel bir yönetim kuruldu. Türkçe’nin resmi dil olması ve Türk parasının kullanılması kabul edildi. Burada yaşayan Türklere geniş haklar tanındı. Fransa ve Türk Devleti’ni resmen tanımış oldu. İtilaf Devletleri’nin Türkiye’ye karşı oluşturduğu birlik parçalanmaya başladı. Fransa Hatayla ilgili özerklik kararlarını kabul etmekle buranın Anadolu’nun bir parçası olduğunu da onaylamış oluyordu. Fransızlar Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti olup, İtilaf devletleriyle olan ilişkisi kesin olarak ayrılmıştır. Bu arada İtalya da Anadolu’dan tamamen çekilmiş, Güney Cephelerimiz kapanmıştır. Güneydeki birliklerin çoğu Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

 Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos-18 Eylül 1922)
Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunan ordusunu yenilgiye uğratan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustosta Başkomutanlık Meydan Savaşıyla Dumlupınar’ın kuzeyinde düşman ordusu yok edildi. Mustafa Kemal “Ordular! İlk hedefimizi Akdeniz’dir. İleri” emrini vermesi üzerine taarruza geçen Türk ordusu önünde kaçan Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovaladı. 9 Eylülde İzmir düşman işgalinden kurtarıldı. 18 Eylülde Batı Anadolu tamamen düşmandan temizlendi. 

 Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)

Büyük taaruzdan sonra telaşa düşen İngilizlerin isteği üzerine Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı (11 Ekim 1922). Görüşmelere İngiltere, Fransa, İtalya ve Türkiye katılmış, Yunan temsilcileri görüşmelere katılmamıştır.

Konferansa TBMM adına İsmet Paşa katılmıştır. Mudanya Ateşkesi ile Kurtuluş savaşının askeri safhası sona ermiş, politik safhası başlamıştır. Doğu Trakya ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarılmıştır. Meriç Nehri Yunanistan ile aramızda sınır olarak kabul edilmiştir. İstanbul’un TBMM’ye devredilmesiyle Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.

Anadolu projesinde başarılı olamaması üzerine İngiltere de Lloyd George hükümeti düşmüştür. Yunanlıların Megalo idea (Büyük Yunanistan) düşüncesi tarihe gömülmüştür. Mondros Ateşkes Antlaşması geçerli bir belge olmaktan çıkmıştır.  

Kaynak: www.tarihiolaylar.com

resimli mesajlar, resimli sözler, tarih dersi kurtuluş savaşı, türk kurtuluş savaşı tarihi, kurtuluş savaşı cepheleri, ödev notları, ders notu, terör, terör saldırısı, türk tarihi, atatürkün savaşları