LA EDRİ SÖZLERİ VE HAYATI
16 Eylül 2022 Cuma
/
1
Comment
LA EDRİ SÖZLERİ
Huzur istiyorsan dürüst olmalısın. Çünkü yalanlar seni daima diken üstünde yaşamaya mahkum eder. / La Edri
*
İnsan insanı, ya tamamlayamadı, ya tam anlayamadı. / La Edri
*
İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlar. / La Edri
*
Gittiğin yer güzelse, yol insanı yormaz. / La Edri
*
Gönüle girmek nasip, orada kalmak marifettir. / La Edri
*
Düşenin dostu olmaz demişler düşte görürsün. Sen o zaman dostları, düşte görürsün. / La Edri
*
Bir şeyler yolunda gitmiyorsa, belki de yolu değiştirmenin zamanı gelmiştir. / La Edri
*
Ahmak oldur, dünya için gam yine; ne bilirsin kim kazana kim yiye? / La Edri
*
Olduğundan farklı görünmeyip, karşıdakini yanıltmamaya, 'doğal olmak' denir. / La Edri
*
Tutunduğu her dal kırılınca, sağlam olanı da kırar insan fark etmeden zamanla. / La Edri
*
Hayatımı çembere aldım. Kimileri içeride, kimileri dışarıda kaldı. İçeriden dışarı çıkmanın Anahtarı; ihanet, dışarıdan içeri girmenin Anahtarı da samimiyettir! / La Edri
*
Seni en kötü anlarında yalnız bırakan birinin, en güzel anlarını paylaşmasına izin verme. / La Edri
*
Zaten kül olmuş birini, ateşle korkutamazsınız. / La Edri
*
Kişiliğin renklisi makbuldür. Kişiye göre renk değiştireni değil! / La Edri
*
Hayatınızda merhametli insanlara yer verin, onlar üzseler bile istemeden üzerler ve gönül almasını her zaman bilirler. / La Edri
*
İnsan insanı, ya tamamlayamadı, ya tam anlayamadı. / La Edri
*
İçinizdeki çocuk yaşıyorsa, yaşlanmıyorsunuz demektir. / La Edri
*
Sevginin hakim olduğu ev, ufak da olsa, dar gelmez insana. / La Edri
*
Yaşın ilerledikçe çok arkadaşa sahip olmanın daha az önemli olduğunu, ve gerçek arkadaşlara sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anlayacaksın. / La Edri
*
Zaman kısa, ve hayat adil değil, bu yüzden sahip çıkın, çaldırmayın! Emeğinizi. Enerjinizi. Zamanınızı. Gülümsemenizi. / La Edri
*
Sana gülmeyi sevdiren insanlar değerlidir. / La Edri
*
Ne garip değil mi, insan; düşleyerek sever, düşünerek unutur. / La Edri
*
Gülümsediğim sürece, kimse içimdeki acıları göremez. / La Edri
*
Bazı insanlar kırmaktan korkar, çünkü kırılmak ne demek iyi bilirler. / La Edri
*
Belki de en büyük hatayı, hayır demeyerek yapıyoruz. Belki de en büyük hatayı, insanları önemseyerek yapıyoruz. / La Edri
*
En çok da, çocukluğu çalınmış hayatların hesabı sorulmalı. / La Edri
*
Gittiğin yol seni düşündürüyorsa, yanlış yoldasın demektir. / La Edri
*
Her hayal kırıklığı insana, bildiklerinin yeterli olmadığını, daha öğrenmesi gereken çok şey olduğunu işaret eder. / La Edri
*
Nerede ve hangi kimlikte doğacağımız elimizde değildir, ama 'insan' olmak her zaman elimizdedir. / La Edri
*
Hayat bugündür. Oysa ki düşündüğümüz hep yarın. Ömrümüz sürekli bir şeyleri yarına ertelemekle geçiyor. Hayallerimizi, umutlarımızı, sevgi sözlerimizi. Affetmeyi, inandıklarımızı gerçekleştirmeyi hep yarına erteliyoruz. Ama bir şeyi unutuyoruz. Neyi mi? Yaşanacak kaç yarınımız olduğunu bilmediğimizi, akıl etmeyi. / La Edri
*
Misafirin iyisi gelir geçer kuş gibi, kötüsüyse oturur daima baykuş gibi. / La Edri
*
İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini, her kime iyilik edersen, sakla ondan kendini. / La Edri
*
Eğer dilin sivri ise dikkat et, birgün kendi boğazını da kesebilirsin! / La Edri
*
La Edri; kime ait olduğu bilinmeyen nazım parçalarının altına “yazanı belli değil” anlamında konulan ibare.
Toplum hâfızasında yer almış özlü sözler gibi (kelâmıkibar, atasözü, vecize vb.) bazı nazım parçaları da asırlar boyunca halk arasında yaşar. Özellikle töreye ve değer yargılarına uygun düşen bu tür mısra ve beyitler dilden dile dolaşırken atasözleri gibi yaygınlaşıp topluma mal olduğu vakit Arapça “(söyleyeni) bilmiyorum” anlamına gelen 'lâedrî' diye nitelenir. Metinlerde lâedrî yerine sadece lâ yazılması yaygın olup bazan meçhul diye kaydedildiği de görülmektedir. Bununla anlam benzerliği taşıyan anonim kelimesinin halk edebiyatında söyleyeni bilinmeyen ve çok defa ortak olan ürünler için kullanılmasına karşılık lâedrî, şairi unutulmuş veya nakledenin hatırlayamadığı şiir parçaları hakkında kullanılmıştır. Bazan şairi bilinen mısraların küçük değişikliklerle lâedrî olarak kaydedildiği de olmuştur.
Bu tür mısra ve beyitler içinde atasözleri gibi akılda kalıcı nitelikte olanlar çoğunluktadır. Bunlar bazan bir atasözünü konu aldığı gibi (Söylemekten söz uzar artar emek / Söyleyenden dinleyen ârif gerek), bazan da kendileri atasözü değeri kazanabilir (Buna kim âlem-i imkân derler / Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz). Birtakım dinî esasların nazmen söylendiği beyitler de zaman içerisinde bu vasfı kazanabilir (Ey azîzim kıl şükür mâlın harîsi olma pek / Rızkına Allah kefildir etme aslâ anda şek) hak, adalet, dürüstlük vb. erdemlerin konu edildiği hikemî-didaktik beyitler, doğruluğu herkes tarafından kabul edilmiş davranış biçimleriyle kişi, toplum ve kurumları eleştiren fikirlerin yer aldığı çeşitli nazım parçaları da aynı niteliğe sahip olabilir. Nitekim bazı beyit ve mısralar, aslında bir manzumede yer aldıkları halde ihtiva ettikleri fikir yahut ifade güzelliği sebebiyle ön plana çıkarak bütünden ayrılmakta ve manzumenin diğer beyitlerinin, dolayısıyla şairin unutulmasına yol açmaktadır.
Toplumun takdirini kazanmış bir beyit yahut mısraın muhtevası kadar söyleniş biçimi de onun hâfızalara nakşedilmesine vesile olmuştur. İster tasavvufâne (Aman lafzı senin ism-i şerîfinle müsâvîdir / Anınçün dervişin zikri “aman”dır yâ Resûlallah), ister şûhâne (Gülü târife ne hâcet ne çiçektir biliriz), isterse rindâne (Kanâat eylemektir çâre aza) olsun pek çok mısra ve beyit asırlar boyunca lâedrî imzasıyla anılmıştır. Ancak bu tür beyitler içinde insanların sık sık tekrarlayarak rahatlayabilecekleri, âdeta dertlerini paylaşabilecekleri, geçmişte kendilerine bir örnek görüp teselli bulabilecekleri felekten şikâyet edenler önemli bir yer tutar. Bu durumda kişileri ilgilendiren husus beyitlerin şairleri değil o şairlerin ifadelerindeki tecrübedir.
Söylendiği günden itibaren lâedrî olarak anılan beyit ve mısralar da vardır. Bazı siyasî endişeler, insanlar arasındaki ilişkiler, hiciv, müstehcenlik vb. sebepler bu tür şiirlerin sayısını arttırmıştır. Beyit ve mısralar yanında manzumelerde de ortaya çıkan bu belirsizlik aslında şairin kendini emniyete alma düşüncesiyle ilgilidir. Böylece şair başına gelebilecek musibetlerden emin olmak için bilinmezliği tercih eder ve yazdığı şiire bizzat kendisi lâ edrî imzasını koyar. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Şehzade Mustafa’yı öldürtmesi dolayısıyla söylenen mahlassız mersiyelerle (Mehmed Çavuşoğlu, “Şehzâde Mustafa Mersiyeleri”, TED, XII [1982], s. 641-686), bu hadiseden dolayı Vezîriâzam Rüstem Paşa’ya kızan şairin, onun saraya damat seçildiği zaman cüzzamlı olmadığının anlaşılmasına elbisesinde bulunan bir bitin vesile olduğunu telmih yoluyla söylediği, “Olıcak bir kişinin bahtı kavî tâlii yâr / Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar” ve “Kendisi muhtâc-ı himmet bir dede / Nerde kaldı gayriye himmet ede” gibi beyitler yahut müstehcen ifadeler ihtiva eden nazım parçaları bunlardandır.
Bu tabirin ilk defa kimin tarafından ve ne zaman kullanıldığı bilinmemekle birlikte yakın dönemlere ait bazı antoloji ve müntehabat mecmualarında “lâ edrî” yahut “lâ” şeklinin kullanıldığı görülür. Bu mecmuaların alfabetik veya kronolojik tasnife tâbi tutulanlarında normal sıralamanın ardından müellifi bilinmeyen beyitlere yer verilmiştir (meselâ bk. Bursalı Mehmed Tâhir, Müntehabât-ı Mesâri‘ ve Ebyât, İstanbul 1328; Recâizâde Ahmed Cevdet, Nevâdirü’l-âsâr fî mütâlaati’l-eş‘âr, İstanbul, ts.; Rıza Akdemir, Güldeste, Ankara 1990). Ancak bu tür beyitler için ayrı bir bölüm açan eserler de vardır (meselâ bk. Vasfi Mâhir Kocatürk, Divan Şiirinde Meşhur Beyitler, Ankara 1963, s. 81-93; İ. Hilmi Soykut, Türk Şiirinde Tasavvuf, Hikmet ve Felsefeyle Dolu Unutulmaz Mısralar, İstanbul 1966, s. 1019-1150; Ömer Erdem,
Bu yazı, la edri kimdir, la edri mahlas, laedri mahlas derviş-i virane, laedri mahlas ne demek, la edri efendi, Lâedrî, laedri nedir, laedri anlamı, la edri ne demek arapçada, la edri arapça yazılışı ile ilgilidir.